“Genç bir sûfî intisâb etmek için bir Şeyh’e gidiyor. Şeyh sûfî gence soruyor:
Sen hiç âşık oldun mu?
Yok, diyor sûfî.
İşte o vakit Şeyh Efendi:
Git! Âşık ol, öyle gel, diyor.”
Neye âşık olacak, hiç önemli değil. Börtü böceğe, yıldızlara, insanlara olabilir. Bunları daha da çoğaltmak mümkün. Sonuç olarak âşık olmak, insanın aşkınlığını beraberinde getiren bir hâldir. İnsanın kendi benliğinde açılmış bir gediktir yâ’ni. Ego duvarından, o narsist benlikten dışarıya bu aşkın duygu ile bir pencere açılmış olur. Burada vurgulamak istediğim nokta şu; tasavvufta, psikoterapide olmayan bir tedavi biçimi var. O da ‘Aşk’. Aşk dediğimiz şey ise kalbin, gönlün bir eylemi. Hâsılı, gönül meselesi.
Terapist'in Sufi Olursa/Ali Rıza Bayzan