Yesilçam sever misiniz? Ya da izlerken ne hissedersiniz?
Eser tam bir Yesilçam tadında olmuş. İlk kez okudum bu yazarı. Okurken kendimi düşünceli ya da derin duygularla bulmadım açıkçası. Çünkü mutlu bir son yoktu. Gerçi çoğu Yesilçam' filmleri de öyle değildi. İbretlik bir roman olmuş.
Romanın konusuna gelecek olursak, futbolcu olmak için annesine rağmen eğitim hayatını yarıda bırakmış olan Sıtķı'nın hikayesi bu. Kendine Kral diyorlar. Kariyerinin en güzel yerindeyken maç sırasında ayağına gelen topa vurmaz ve şike olarak yansır medyaya. Bu sırada Ruya adında Yesilçam'ın kraliçesi olan kadınla tanışır. Herkes aşıktır ona. O da Sıtkı'ya. Ilklerde bir aşk hikayesi gibi görünse de aslında çok çeşit vardır bu romanda. Anlık kararlarla verilen sonuçlar, aşk, dostluk, sadakat, ana duası, herkes doğuruyor diye doğan sevgisiz çocuklar, daha neler neler...
Sonuç, kayıplar, pişmanlıklar, kolay vazgeçiş ve mutsuz bir son...
Her zaman derim: Herkes kendi seçimlerinin sonucunu yaşar diye.