Şüphesiz böyle bir duvarın hakkından gelmeye gücüm yetmezse boşu boşuna yırtınacak değilim, ama karşımda gücümün yetmediği bir taş duvar var diye büsbütün boyun eğmeye de razı olamam.
Bu zatlar, sırası gelince öküz gibi boğazlarını yırtarcasına böğürmekle dahi yükselebilir, ama demin de söylediğim gibi, bu çeşit insan imkansızlıkla karşılaşınca derhal siner. İmkansızlık bir taş duvar mıdır yani?
Zeki insanlar asla bir baltaya sap olamaz, olanlar yalnız aptallardır. Evet efendim, on dokuzuncu yüzyıl adamı en başta karaktersiz olmalı, böyle olmaya manen mecburdur; karakter sahibi, çalışkan bir insansa oldukça dar kafalıdır.
Aslında bence, belki de hiç olmayacak, bulutlar gibi yanınızdan geçip gidebilecekken pek çok talihsizliğin bir araya gelmesiyle gerçekleşen bir olay yüzünden mahvolmaktan daha incitici daha dayanılmaz bir şey olamaz.
Oysa ahlaksızlığı alışkanlık haline getirmiş bir ruh, tam tersine, hep alttan alır, daha da iğrencini yapar ama bunu üzerinizde üstünlük kurma hakkı varmış gibi uygun bir biçimde ve nezaketle yapar.
Yazar Matt Haig'den okuduğum ilk kitap olmakla beraber son olmayacağını rahatlıkla söyledikten sonra kitap hakkındaki düşüncelerime geçebilirim... :)
•
Bir hastalık yüzünden yüzyıllardır yaşadığınızı düşünebiliyor musunuz? İşte Tom Hazard sıradan bir tarih öğretmeni gibi görünse de aslında 439 yaşında onlarca ömür yaşamış birisi. Yazar zamanlar arasındaki akıcılığı, bağlantıyı o kadar güzel kurmuş ki her anının, her sözün aslında geçmişte ve gelecekte bir yansıması olduğunu bize göstermiş. Tom'un durduramadığı zamanını, aşklarını, hatıralarını ve yalnızlığını çok içten ve yalın bir dille okura aktarmış. Zamanın ancak, zamanın bizden alacaklarının ve getireceklerinin hükmünden kurtularak durdurulabilmesinin mümkün olacağını anlatan hoş bir hikaye...Herkese bol okumalar dilerim.