480 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
KAPI || YAŞAR ÖZDEMİR Herkese merhabalar… Kilit/Anahtar/Kapı üçlemesinin son kitabı ile geldim. İlk iki kitapla çözülmeye başlayan şifreler, öğrenilen oyunun kuralları, yaşadıkları kayıpların peşine düşen ekip sonunda kapıyı aralayıp son sahnedeki planla yüzleşiyorlar. Bir seçim yapmak zorundalar. Ama bu sürek kolay olmayacaktır. Demir ve ekibinin elitlere karşı verdiği mücadele akıl oyunlarıyla devam ediyor. Peki bu mücadelenin kazananı kim olacak.! Okudukça kurguya acaba diyorsunuz çünkü anlatılanlar o kadar gerçeğe dayalı ki, din üzerinden oynanan oyunlar, elitlerin toplantı zamanlarında konuştukları konular. Gerçek hayatla bu kitabı karşılaştırıp sorgulayacaksınız. Büyük araştırma ve büyük emekle ortaya çıkarılmış bu seriyi okumalısınız. Görmezden gelip uyumaya mı devam edeceksiniz yoksa uyanıp sürüyle mücadeleye katılacak mısınız? “Kusursuz olduğu düşünülen bir planın kusuru, kusursuz bir plan yapılabileceği yanılgısıdır.” “Aynı yolda ilerleyen insanlar için birbirlerini görmeseler de birbirlerinin ayak seslerini duymak kıymetlidir.” “Toprak, bitki için ne ifade ediyorsa zaman da insan için odur.” “İnanç sahibinden beklenen, kutsal kitabı okuyup anlamak, düşünmek ve uyarılara kulak vermektir.” “Yanlış yoldaki adınım doğruluğu sorgulanmaz.”
Kapı
KapıYaşar Özdemir · Feniks Kitap · 202342 okunma
300 syf.
8/10 puan verdi
·
35 günde okudu
“KURTLUKTA DÜŞENİ YEMEK KANUNDUR”
“Devlet Ana” ile başlayan, “Rahmet Yolları Kesti” ile devam eden Kemal Tahir yılımın üçüncü durağı “Kurt Kanunu” oldu. Kurt Kanunu, Kemal Tahir’in fikrî anlamda bütün hünerlerini gösterdiği iddialı bir roman. “Kurt Kanunu”, 14 Haziran 1926 tarihinde Atatürk’e İzmir’de planlanan suikast girişimi çerçevesinde ilerler. Kemal Tahir, bu romanında
Kurt Kanunu
Kurt KanunuKemal Tahir · Ketebe Yayınları · 20224,414 okunma
Reklam
O yanlış evlenip çabuk ayrılan kızlar Her gece uykusuzluk her sabah zorluk Mutluluk size uzak ne desem yalan kızlar İş güç dağdağası büyütülecek çocuk Yaşamaya vakit yok ah kızlar aman kızlar Her yerde yadırganır çevresi ona soğuk Yalnızlıktan her dakika kırılan kızlar Bir çoğu umutsuz birazı aksi birazı uçuk Her sözü her bakışı tartışılan kızlar Erkeklere sürek avı kadınlara korkuluk Ah kızlar aman kızlar ulan kızlar ulan kızlar
Filistinli çok az şey kaldı. Haritanın bu dinmek bilmez isim açlığı İncil tarafından cömertçe dağıtılmış mülkiyet haklarını akla getiriyor ve Yahudi halkının maruz kaldığı iki bin yıllık zulüm bu yapılanları doğrulamakta kullanılıyor. Yahudi sürek avı daima bir Avrupalı geleneği oldu, ama on­ların borcunu ödeyenler şimdi Filistinliler.
Sayfa 156 - Başkasının borcuKitabı okuyor
Çok çocuklu bir tarlayı gözüme kestirip, saldırıyorum. Altı yedi yaşlarında kara kafalı bir oğlan, ne olduğunu anlayamıyor. Kucağıma aldığım gibi okula. Bu yöntem iyi. Öbür sefer, yanıma Erdinç'i de alarak gidiyorum tarlalara. Çocuklar haberi almışlar, bizi görünce kaçmaya başlıyorlar. Surek avı taktiğini güdüyoruz. Erdinç'in kovaladığı çocukları ben çeviriyorum. Biz çocuklarla tarlanın içinde boğuşurken, anne ba balar sessizce izliyorlar vaziyeti. Tarafsız kalmaya karar vermişler belli ki. Bir saat içinde dokuz on çocuk daha yakalayıp aşılıyoruz. Geriye kalanlarla işımız daha zor ama. Hem yaşça biraz daha büyükler, hem de iyice deşifre olduk. Tarlalara kaçıncı gidişim hatırlamıyorum, bir ara, kenarından küçük bir derenin de aktığı geniş bir tarlaya daldım. Gözüme üç kişilik bir grubu kestirmişim. Dereye kadar kovalarsam orada sıkıştırırım diye düşünüyorum. İki tanesini Erdinç yakalamış, ellerinden tutmuş götürüyor. Bir tanesi dişli çıktı, iyi kaçıyor. Bir ara iyice yaklaştım ve eski ceketinin sırtından yakaladım. Tam sevinirken, birden sırtındaki ceketten sıyrılarak elimden kurtuldu. Elimde ceket kalakaldım orada. Kuyruğunu bırakan kertenkele misali, tepeye doğru hızını kesmeden koştu gitti. Yanıma gelen Erdinç'e gülerek, soluk soluga konuştum: "Tamam, bunu bırakalım. Ceketi çıkardı artık. Hak etti bence özgürlüğü!"
Sayfa 41 - İletişim YayıneviKitabı okudu
IŞIKLARLA OYNAMAYIN başımı döndürüp bakamıyorum nasıl kaldı gerilerde onca yıl karanlık bir gömütlüğü düşte geçmiş gibiyim tatmadığım bir içkiyi bir akşam
Reklam
ah kızlar ulan kızlar balladı
her yerde yadırganır çevresi ona soğuk yalnızlıktan her dakika kırılan kızlar bir çoğu umutsuz birazı aksi birazı uçuk her sözü her bakışı tartışılan kızlar erkeklere sürek avı kadınlara korkuluk ah kızlar aman kızlar ulan kızlar ulan kızlar
Sayfa 14
Göçebeler, özellikle ormanlar çevresinde yaşadıkları takdirde, sürek avları düzenlerlerdi. Moğolların hayatında av önemli bir yer tutuyordu..
Sayfa 51 - Kronik KitapKitabı okudu
Bunu paylaşmasam olmaz..
12 Eylül, kralın askerlerinin mesaiye başladıkları ilk gündü. Epeydir hazırlandıkları belliydi. Ormanda sürek avına çıkmış gibi kovaladılar hepimizi. Köpekleri ve silahlarıyla. Arkada kalanlarımızı, ayağı takılanları, yorulanları birer birer vurdular. Zalim bir sakinlikle. Kaçamayanlarımızı sıkıştırıp bir köşeye, canlı yakaladılar. Zincir, demir, sopa ve kablolarıyla kendi alçaklık sınırlarını test ettiler. Sağ kalanların daha sonra anlattığı binlerce hikâyeden biri de Avanoslu bir kardeşimindi: “... Kaçıncı gündü hatırlamıyorum. Falaka ve dayaktan sonra kaldırıp başka bir odaya aldılar. Üzerimdeki her şeyi çıkarmamı istediler. Sonra buz gibi bir suyla yıkadılar. Soğuktan uyuşmuştum. Hemen arkasından da elektrikli işkenceye geçtiler. Odada başka biri daha var. Tanıyorum çocuğu. Ürgüplü. Onu da soymuşlar. Her ikimizin de cinsel organına kabloları bağladılar. Açık uçlu diğer kabloyu da avucumuzun içine yerleştirdiler. Manyetoyla elektrik verecekler. Ne yapacağımızı da baştan tembihlediler. Elektriği verdiklerinde ben “aaa” diye bağıracaktım, arkadaşıma sıra geldiğinde o da “iii” diye bağıracaktı. Bizi anırtacaklardı yani.” Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur. Yapıp ettikleri her şey, arkadaşlarımın namuslu avuçlarında kayboldu gitti işte. Şimdi onlara, bir baykuş gibi tünedikleri sandalyelerinde, susarak kurtulacaklarını zannettikleri bir vicdan ve bitirmeye çalıştıkları zavallı bir ömür kaldı.
Kalbimiz avucumuzdadır..
12 Eylül, kralın askerlerinin mesaiye başladıkları ilk gündü. Epeydir hazırlandıkları belliydi. Ormanda sürek avına çıkmış gibi kovaladılar hepimizi. Köpekleri ve silahlarıyla. Arkada kalanlarımızı, ayağı takılanları, yorulanları birer birer vurdular. Zalim bir sakinlikle.
Reklam
Namuslu yurttaşlar sürek avında Bir çocuğu kovalıyorlar Av tezkeresine lüzum yok Çocuk avlamak için
Becerikli bir şahinci, sadece o anki sürek avına yetecek kadar kuş uçurur.
Sayfa 122
Bir takım ışık oyunlarıyla büyütüp umacılaştırarak birer korkunç insan gibi gösterdikleri ve zaman zaman sürek avına çıktıkları Nur talebeleri, esasta ve hakikatte, nura talip sâf ve bilhassa kaydedilmeğe değer vasıf olarak, canlı müslümanlardan başka bir şey değildir ve bu dâvanın fikrî ve içtimaî mihrakı ve (entelektüel) cephesi olan Büyük Doğu'cuların kardeşleridir. İki tarafın da birbirinde tenkid edecekleri hususlar ancak aile mahremiyetinin sınırları içindedir ve iki taraf da dost ve düşman kutupları teşhiste (A)dan (Z) ye kadar beraberdir.
Sayfa 316Kitabı okudu