Pek çoğu gibi benim de ne anlatıyor bu kitap acaba diye olayların bir noktada anlam kazanmasını beklerken bir solukta sonuna getirdiğim farklı bir kitap oldu.
Hayatın sürücü koltuğuna geçebilmek için illa ki böyle bir tercih mi gerekli acaba? Bu alegorik anlatımla tabi daha çarpıcı bir hikaye olmuş orası ayrı.
Sonunu bilmenize rağmen şaşırabildiğiniz etkileyici bir kitap.
Kitabı okuyup bitirdikten sonra sanki lise öğretmenim "Kitabın ana fikri neydi?" diye sormuşçasına endişeye kapıldım.
Evet, kitabı okumak eğlenceliydi, ilginç bir yolculuktu. Merak unsuru her daim yerli yerindeydi, anlatım akıcıydı, gerilim öğesi de yeter dozda kullanılmıştı. Kısacası okurken keyif aldım diyebilirim.
Gelgelelim
Muriel Spark'tan ilk okuduğum eser oldu Sürücü Koltuğu. Eserde, Lise adlı baş karakterimiz tek yönlü bir bilet alarak seyahate çıkar. Bu seyahatte bazı insanlarla tanışır. Tanıştığı insanlar sayesinde onun hayattaki düzleminin ne olduğunu tam anlamıyla olmasa da öğreniyoruz. Eserde kullanılan teknik, temalarda ve konularda geçişler sağlamış. Ancak Lise'nin hayatından aktarılan bu geçişler romanla bütünlük sağlıyor. Kısa bir esere bu kadar kapsamlı sorgulamalar sığdırmak herkesin harcı değil sanıyorum ki. Spark'ın çok güçlü bir kalemi var. Yarattığı karakterlerde 'uygunluk' kavramının yer almadığını göreceksiniz. Kitabı çok ama çok sevdim. Mutlaka tavsiye ediyorum.