Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Var olsun ve uzun yaşasın Anneler!
Baba ocağına her gidişinizde kapıyı anneniz açıyor ve sizi karşılıyorsa, dünyanın bütün hazinelerine sahipsiniz demektir. Baba evi, sonsuz saadetler kaynağıdır çünkü. İnsan, hiçbir mekânda orada yaşadığı kadar rahat, orada bulunduğu kadar mesut, orada olduğu kadar çocuk değildir. Orada bütün yoksullar zengin, bütün dertliler huzurlu ve bütün günahkarlar temizdir.
Hayat, zaten bir hatıradır, alışırsınız!
Bir gün annenizi yitirir ve evin kapısını kendi anahtarınızla açacak olursanız, o zaman her şey değişecektir. Sizi, dilsiz eşyalar ve karanlık köşeler karşılayacaktır. 'Ev sahibi', babanızdan son kalanları da yanına alıp gitmiştir artık. Odalarda konuşan kimse kalmamıştır. Bir zaman gider gelirsiniz. Sonra her şey hatıra olur. "Aradan zaman, bir hayli zaman geçti." diye dertlenirsiniz.
Reklam
Kardeşimiz Çay
İki kişi şöyle karşı karşıya otursa, üçüncüsü çay! Aramızda, bütün mahremlerin tanığı. Tabii bir parçası, bir uzvu gibi insanın, avuçlarında sıcaklık, dudaklarında can suyu ve her yudumda biraz daha arzuyla, çay!
Susmaların, eksik kalmış sözlerin ve konuşulmayan ne varsa işte onların arasında, bütün eksikleri tamamlar gibi, daima sıcak, karanfilli, adamakıllı râyihalı. Şimdi cümlenin burasında, masaya yakut bir pırıltıyla iniyor yavaşça, çay!
Eşyalarda konuşur !
"Muhterem Şefika Hanım, Lamba aydınlık demek. Aydınlıksa mutluluk demek. Size bir ömür boyu mutlu bir evlilik vaat ediyorum. Lambaların üzerindeki bahar dalları kadar taze kalacak size olan sevgim. Bahar dallarının üzerindeki kuşlar kadar hür ve huzur dolu bir hayatınız olacak benimle birlikte. Bu lambaları, size olan hislerimin sembolü olarak muhafaza ediniz lütfen."
Eşyaların dili…
Şefika Hanım da Muhlis Bey'e bir çift bardak göndererek şöyle bir cevap yazar: "Muhterem Muhlis Beyefendi, Mektubunuza ve benim için çok değerli olan hediyenize çok teşekkür ederim. Ben de size bir çift mavi bardak gönderiyorum. Mavi, sadakatin rengidir. Bardakların biri içini göstermez, dışa kapalıdır. Evlilikler acı ve tatlı sürprizlerle doludur. Evliliğimiz süresin- ce yaşayacağım sıkıntıları ve aile sırlarımızı tıpkı bu içini göstermeyen bardak gibi içimde saklayacağım. Diğer bardak ise billur gibidir, içini gösterir. Sevinçlerimizi, güzellikleri ve mutluluklarımızı ise bu bardağa koyacağım ki herkesle paylaşabilelim diye. Size huzurlu ve saadet dolu bir evlilik yaşatmak için elimden gelen her şeyi yapacağıma emin olabilirsiniz."
Reklam
Bakmak, uzaklara dokunmaktır, diyordu şair; bakarak dokunurduk, bilgiye, uzaklara ve aşka. Biz zaten, hayata uzaktan bakanlardık, karatahta çağının suskun çocukları.
Sandık
Baba evinde, geleceğin bir hülya gibi duyulduğu günlerin birinde çeyizini yerleştirmeye durduklarında, annesi önce bir taş koydu sandığın dibine. "Yerinde taş gibi ağır ol, kalıcı ol." dedi. Ve bir kalıp sabun. "Geçimin kolay olsun, güzel olsun, talihin pak olsun. Sonra, bütün eşya boşaltılsa bile tükenmeyecek, asla eksilmeyecek bir şeyler kattı çeyizlerin arasına. Zor günler için biraz sabır, bir miktar tahammül, odaları ışıtacak bir avuç gülümseme, kâfi derece de yaşama sevinci, yalnızlıklarda işine yarayacak birazcık iç huzuru ihtiyaç duydukça elini uzatıp alabileceği bir tutam gönül aydınlığı.
Kitaplar sadece okumak için değil,birlikte yaşamak içindir.
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
Bazı sabahlar, kitaplarımdan ayrılasım gelmiyor, evet. Karşıdaki yeşil bayıra bakarak ve mütemadiyen odanın müziğini dinleyerek yaşamak, fani lezzetlerin en büyüğü. Dışarıda hayat varmış, çağırıyormuş! Kitaplarıyla mutlu olmayı öğrenmiş birini hangi dünya saadeti kandırabilir?
Sayfa 105Kitabı okudu
Geri13
56 öğeden 46 ile 56 arasındakiler gösteriliyor.