Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Esra Elkin

Esra Elkin
@susarak
Gazi üniversitesi/ Gazetecilik
Ankara
14 okur puanı
Aralık 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Bazen bir kitapta, bir zamanlar kafanızdan geçmiş, belirsiz bir düşünceye, uzaktan gelen, en ince duygunuzun ortaya serilişi gibi olan, kararmış bir benzetmeye rastladığınız oldu mu hiç?
Reklam
Gerçekten de, gece, lamba yanıp rüzgar camları sarsarken, kitap alıp ateş başına oturmaktan daha güzel bir şey var mıdır?
Aynı yerlerde çivilenip yaşamak öylesine bıktırıcı bir şey ki!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
...artık karanlıktan başka bir şey yoktu. Geride kalan ne varsa, karanlık herşeyin üstünü örtüvermişti.
..günler birbirini kovalarken, kışın ardından bahar, yazın ardından güz derken, yavaş yavaş, parça parça aktı, geçti, gitti. Ancak, ne bileyim dipte her zaman bir şeyler kalır.. Bir ağırlık, şurada, göğsün üstünde! Ama ne yapalım, kader böyle.
Reklam
Tek önemli vakit vardır; içinde bulunduğunuz an. O an en önemli vakittir, çünkü sadece o zaman elimizden bir şey gelebilir. En önemli kişi, kiminle beraberseniz odur, zira hiç kimse bir başkasıyla bir daha görüşüp görüşemeyeceğini bilemez; ve en önemli iş iyilik yapmaktır, çünkü insanın bu dünyaya gönderilmesinin tek sebebi budur.
Burada birlikte yaşanılan, kendilerine alışılan her şeyi bırakıp gitmek acı.
Düşünüyordu, hep aynı şeyi düşünüyordu. Varlığının hedefi, anlamı, zevki gururu olan herşeyi.
Yine anladım ki, her ne kadar insanlar kendileri için kaygı çekmekle yaşadıklarını zannederlerse de, gerçekte onlar yalnız sevgiyle yaşarlar. Yüreğinde sevgi taşıyan insanın sevgisi Allah’tandır ve Allah o insanın içindedir. Çünkü varlığın sebebi sevgidir.
Reklam
Ne derler bilirsin: Kazanç ve kayıp ikiz kardeştir. Bugün zengin olanların ertesi gün yiyecek ekmek için ele güne el açtıkları çok görülmüştür.
... Bense çıkıp geldim; onca yılın ardından, bütün olanlardan sonra gelip kapına dikildim. Muhtemelen yakışıksız, belki de haksız bir davranış, ama seni görmek zorundaydım...
Ne çok çocuğun gömüldüğünü gördüm. Bir insanın tanık olabileceği en kötü görüntü, inan.
Arzulamanın ve dövünmenin uzağında, hayallerin ve hayal kırıklıklarının ötesinde. Orada, geleceğin hiçbir önemi yoktu. Geçmişse yalnızca tek bir dersi içeriyordu: Sevgi, insana zarar veren bir hatadır; işbirlikçisi, yani umutsa tehlikeli bir yanılsama.
Ve ilk kez, karşısında bir hasmın suratını değil, dile getirilmemiş acıların, karşı çıkılmamış eziyetlerin, sessizce katlanılmış bir yazgının yüzünü gördü.
Bu kentin ne çatılarını ışıldatan ayları sayabilirsin, Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi.
Reklam
Bazen... bana dünyada sahip olduğum tek şey senmişsin gibi geliyor
undefinedKitabı okudu
Biliyorsun. Neyi biliyorum? Gözlerimin sadece seni gördüğünü.
Olağanüstü bir kahkahası vardı. Yemin ederim, onunla evlenmemin nedeni oydu, Leyla, kahkahası. İnsanı alıp götürürdü. Karşı koyman mümkün değildi.
Oğlanların, dostluklara da güneşe davrandıkları gibi davrandığını anlamaya başlamıştı: varlığını tartışılmaz, mutlak kabul etmek, parlaklığının tadını çıkarmak, ama üzerinde kafa yormamak.
Anne’nin eli göğsüne kondu, orayı usulca dövdü. “Burayı. Buradakini.” Sonra el gevşedi, durdu. “Bilemezsin.”
Bütün sevgilerini, zaten sahip oldukları çocuklara verip tüketen ana-babaların, yeni çocuk yapmalarına izin verilmemeliydi. Haksızlıktı bu.
Reklam
Aklına Nana’nın bir keresinde söylediği şey geldi; Her bir kar tanesinin, dünyanın bir yerinde haksızlığa uğrayan bir kadının ağzından dökülen bir ah olduğunu. Bütün bu iç geçirmeler gökyüzüne yükseliyor, bulutlar halinde toplanıyor, sonra minicik parçalara bölünüp sessizce aşağıya, insanların üstüne yağıyordu. Bizim gibi kadınların neler çektiğinin göstergesi demişti. Başımıza gelen her şeye nasıl sessizce katlandığımızın.
Kağıt yerine gül yaprakları kullanacağım Ve sana dünyanın en tatlı mektubunu yazacağım Sen kalbimin sultanısın Kalbimin sultanısın
Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir.