Toplumun aşağı kısmında, yukarı kısmının kardeşlik duygusuyla karşılanabilenden çok daha büyük bir sefalet olduğundan, çorak toprağa dökülen su gibi, gelen paranın yeri çok önceden belli oluyordu. Para geldiği gibi gidiyordu. Elinde avucunda bir şey kalmıyordu.