Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

syasemina

Reklam
Herkesin sevdiğini kim sever? Dedim ya. Kimse sevmez. Herkesin sevdiğini kimse sevmez çünkü kıskanırlar herkesin sevdiğini, eksiğini gediğini ararlar. Bulurlarsa hah derler, sevdiğiniz bu işte der gülerler. Bulamazlarsa daha fena. İyice kinlenirler.
Sunak mı? Sunak yokmuş aslında. Dünya ne edersen o şeyin edildiği yere dönüşürmüş ya. Çileye durursan mahpushaneymiş, güler oynarsan oyun eğlence yeri ama dönüşebilirmiş de çöplüğe ona öyle davranırsan. Ya da eğersen boynunu teslim olup, secdeye varırsan, mescide dönersin.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şimdiye kadar hep aldınız hep aldınız, aldığınızı çalışmanızın karşılığı sandınız. Biraz verin de sizdekinin sizin olmadığını bilir hale gelin. En kıymetlinizden size her şeyi karşılıksız verenin rızasını almak için sunun.
Çocuklar üzerinde uygulanan çalışmalar, anneden ayrı kalma stresi gibi travmaların, üç nesil görülebilen gen ifadesi değişimlerine neden olduğunu göstermiştir.
Reklam
Farelerde bir nesil, yaklaşık on iki hafta olduğu için nesiller arası çalışmalar oldukça kısa zamanda sonuçlanabilmektedir. İnsanlarla yapılan benzer bir çalışmaysa altmış yıllık bir zamana yayılmaktadır.
İnsanlarda bulunan genlerin %99’u farelerde de vardır.
Araştırmalar, epigenetik işaretlerin sonraki yaşamlarımızda stresi nasıl düzenlediğimiz konusunda farklılıklara neden olduğunu göstermiştir.
Daha önce savaş bölgesinde yaşayan bir ebeveynin çocuğu, kalıtım yoluyla ani yüksek seslere karşılık irkilme dürtüsüne sahip olabilir. Bu içgüdü bomba tehlikesi olan bir olayda koruyucu olabilmesine rağmen, böyle bir abartılı irkilme tepkisi kişiyi hiçbir tehlike yokken dahi çok tepkise bir durumda tutabilir. Böyle bir durumda, çocuğun epigenetik olarak tetikte olma durumu ve çevre arasında uyuşmazlık olacaktır. Böyle bir uyumsuzluk kişiyi sonraki yaşamında stres bozuklukları ve hastalıklarına yatkın bir hale getirir.
Kodlamayan DNA’nın stresli duyguların yanı sıra toksinler ve yetersiz beslenme gibi çevresel faktörlerinden etkilendiği bilinmektedir. Etkilenen DNA, bizleri rahmin dışındaki dünyaya hazırlamaya yardımcı olan bilgileri aktarır ve bizlere çevremize uyum sağlayabilmemiz için ihtiyaç duyduğumuz belirli özelliklere sahip olmamızı sağlar. Rachel Yehuda’ya göre epigenetik değişiklikler, bizleri anne babamızın deneyimlediği travmalarla baş edebilmemiz için biyolojik olarak hazırlamaktadır. Benzer stres faktörlerine hazırlıklı olmak için hayatta kalmamıza yardımcı olacak bazı araçlarla doğarız.
Reklam
İlk başlarda, genetik mirasımızın yalnızca anne babamızdan aldığımız kromozomal DNA yoluyla aktarıldığına inanılıyordu. Kromozomal DNA saç, göz ve ten rengi gibi fiziksel özellikleri aktarmakla sorumludur ve şaşırtıcı biçimde bütün DNA’mızın %2’sinden az kısmını oluşturur. Diğer %98’lik bölümse kodlamayan DNA olarak adlandırılır ve kalıtımla aldığımız duygusal, davranışsal ve karakter özelliklerinin birçoğundan sorumludur.
Duyguların biyolojik olarak iletildiği ve üç nesilin rahimde aynı biyolojik çevreyi paylaştığı bilgisiyle şu senaryoyu hayal edin: Annenizi doğurmadan bir ay önce anneanneniz, kocasının bir kazada öldüğünün kahredici haberini alıyor. Bir yandan bebeği için hazırlanırken bir yandan da kocasının yasını tutuyor. Anneanneniz, büyük olasılıkla duygularını, şimdi kızı ve torunuyla paylaştığı bedeninin içinde bastıracaktır. Siz ve anneniz içinizde derinlerde bir yerde, üçünüzünde ortak olarak paylaştığı bu kederle ilgili bir şeyler biliyorsunuz. Paylaşılan bu çevredeki stres, DNA’mızda bazı değişimlere neden olabilir.
Sürekli aşırı stres altındaki annelerin bebeklerinin prematüre, az kilolu, hiperaktif, çabuk sinirlenen ve sancılı olmaları daha muhtemeldir. Aşırı durumlarda, bu bebekler parmak kadar küçük ve hatta ülser rahatsızlıklarıyla doğabilirler.
Hamile bir anne akut veya kronik stres yaşarsa bedeni, adrenalin ve noröadrenalin dahil olmak üzere stres hormonları üretecektir ve bunlar annenin kan dolaşımından rahmine doğru yol alıp aynı stresli halin doğmamış bebekte başlamasına sebep olur.
Stres hormonlarının plasentadan geçmesi, ceninin iç organlarında kan damarlarının daha dar olmasına neden olur ve bölgeye daha çok kan gönderecek cenini savaş/kaç modelinde davranışsal bir tepkiye hazırlar. Bu bakımdan, stresli bir rahim içi ortamı deneyimleyen bir çocuk benzer stresli bir durumda tepkisel hale gelebilir.
158 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.