“Ey Osmancık; beğsin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; güceniklik bize, gönül alma sana; suçlama bizde, katlanma sende; bundan böyle, yanılgı bize, hoş görmek sana; aciz bize, yardım sana; geçimsizlikler, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar bize, adalet sana; kötü göz bize, şom ağız bize, haksız yorum bize, bağışlama sana. Ey Osmancık bundan böyle, bölmek bize, bütünlemek sana; üşengenlik bize, gayret sana; uyuşukluk bize, rahat bize, uyarmak şevklendirmek, gayretlendirmek sana."
Osmancık, Osman Bey ve Osman Gazi. Aslında koca bir çınar tohumunun hayat bulması. Osmanlı'yı kuran zihniyetin, felsefenin, şuurun yansıması.
Osmancık, Osman Gazi'nin olgunlaşma serüveni aslında. Aynı zamanda bir devletin doğuşu, sahip olduğu soyu yüceltmesi, dünyaya bakış açısı ve kendinden sonra gelecek olan oğluna vaadi; vasiyetiyle de attığı tohumun filizlenmesi. Tarık Buğra'nın hem anlatımını hem de Osmanlı'yı kuran o şuuru ötelemeden yansıtmasına hayran oldum. Tek kelimeyle harikuladeydi.