"Eh, eğer beni anlamıyorsan sana şunu söyleyeyim, bir kadına parmağının ucunu kaptırmandansa yolda taş kırman yeğdir."
Sayfa 163
Bence bir kadına parmağının ucunu kaptıracağına git kaldırımda taş kır daha iyi.
Reklam
al sana felsefe
Bir kadına yakanın ucunu bile kaptıracağına yolda taş ol daha iyidir.
Sayfa 142Kitabı okudu
ödünç veya içten zaruretti modaya uymak kurdukları cümleyi içine devletten menkul bir tehdit katarak parlatmak zaruretti parlak cümleyi muhatabın yüzüne çarpmak zaruretti mazurdu hepsi çünkü rulet misali devran dönmüş bu durulan noktaya gelmişti mahcurdu hepsi çünkü ekmeğini taştan çıkarmış olanlar taş kırsınlar diye yol yapımına
“Ara sıra çocuklara iyilik, doğruluk ve sevgiden bahsedilse bile, bunlar çoğunlukla ruhsuz, kupkuru taş gibi sert, çocuğun alışık olmadığı sözlerdir. Anne ve babalar çocuğun ruhunu ilgilendirebilecek sözler söylemesini istemezler. İsteseler de bunu nasıl yapacaklarını bilemezler. Onların basmakalıp ve ısmarlama sözleri, öğütleri çocuğun hassas ruhunda yankılar uyandıramaz.”
Reklam
118 syf.
·
Not rated
Genel olarak toplumumuz bir şekilde ünlü, herkes tarafından tanınan (bunun iyi ve kötü olması önemli değil), değerini sosyal medyada aldığı beğenilerle ölçen bireyler olmaya başladı. Ne kadar çok beğeni, o kadar ünlü gibi bir kıstas belirlemişler kendilerine. Son Fenomen Bükücü kitabı 128 sayfadan ibaret. Kahramanımız Balkabağının Rüyası ile
Son Fenomen Bükücü
Son Fenomen BükücüZafer Şahin · Elpis Yayınları · 202314 okunma
96 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 13 hours
Nefis bir öykü derlemesi..
Bir oturuşta biten, sürseydi daha keşke diye düşündüren minnacık bir öykü derlemesi. Öyküler kısa, cümleler kısa; yalnızlık uzun, sessizlik uzun, karanlık uzun ve gidilmek istenen yer hep uzakta. Her ne kadar arada sevgisizliğin açtığı boşluklara, işçi sınıfının zorlu yaşamına, yalnızlıktan kıvranışlara, bekleyişlere yer verse de, bu öykülerin çoğundaki ana izlek göç gibi geldi bana. Kristof’un ülkesini terk etmek zorunda kalmasının onda açtığı derin kuyularda, uzaktaki o ülkeye, uzaktaki o eve, o sokağa, o tren garına bakan birer pencere gibi çoğu. Gömülmek için oğlunu bekleyen babalar, babalarını bekleyen, beklerken büyüyen oğullar, sanki içinde yaşananlar da kopyalanabilirmiş gibi çocukluğunun evinin aynısını yaptıranlar; terk edip gidişler, dönemeyişler, bir gün mutlaka olacak olan o dönüşlerin bir kabus gibi yakasına yapışıp kaldığı insanlar salınıyor satırlarda. Belki bu yüzden, kitap boyunca uzaktaki evimizin bahçesindeki dut ağacını düşünüp durmam, ve yüreğimin üstüne oturan o taş, bu yüzden. Neydi o, “Bu hayatta mı olur artık, yoksa başka bir hayatta mı? Evime döneceğim.” Ağlat bari kadın! Yani işte, Kristof her zamanki gibi. Karanlıklarda durmuş, yine yaşadıklarına tırnaklarını geçirir gibi yazmış, tükürür gibi, dişlerini sıkar gibi, intikam alır gibi, okuyanın da huzuru kaçsın ister gibi yine. Öyle.
Önemi Yok
Önemi YokAgota Kristof · Can Yayınları · 2023577 okunma
biraz da ciddi şeyler ilkokul kitapları ilkokul düzeyindeki öğrencilere uygun mu? müfredat yahut yeni adıyla öğretim programı sahiden de yanlış mı planlanmış? öğrencilerin, talebe olduğunu söyleyebilir miyiz? eğitim sistemini gece-gündüz eleştirmek neye dahil? eleştirenlerin gerçek bir isnadı var mı? pisa, tims, kanguru soruları bizim eğitim
Kişisel olan her surette tipik olanın giysisini kuşanıyordu. Şahsiliğin olmazsa olmazı biletiydi kolektif kisveler. Kişisel olanın tipik olan karşısında huzura sızması, bazen yüzde göze konan arsız bir sinek, bazen de camı çerçeveyi indiren bir taş darbesi gibi muhatabını rahatsız edip ürkütürdü. Bu örtük iklimde ancak köyün delileri tipik olanın sınırını ihlal edebiliyordu. Herkes delinin şahsında aştığını, geride bıraktığını varsaydığı şeye gülüyordu.
Sayfa 87 - Everest Yayınları
433 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.