"Ne diyorsun sen küçük; babanı mı öldüreceksin?"
"Evet yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bi gün büsbütün ölecek."
Aşkın kendini gerçekleştirmekten başka tutkusu yoktur. Fakat aşıksanız ve arzularınız olacaksa mutlaka, şunlar olsun arzularınız: Erimek ve akan bir dere olmak ezgisini geceye söyleyen.
Tanımak haddinden fazla şefkatin sızısını. Yaralanmak kendi aşk idrakinizle; kan ağlamak isteyerek ve sevinçle.
İnsanın içinde sevgi vardır, insan neye ihtiyacı olduğunu bilmez, insan içinde Tanrı sevgisi ile yaşar...
Umarım bizler bireyler olarak canlı cansız tüm varlığı sevmeyi ve yaşadığımız bu dünyayı güzel bir yer yapabilmeyi başarırız.!
"Yazık," dedi yüce gönüllülükle. "Oysa hücum hiç de kötü düzenlenmiş sayılmazdı. Bir acemiye göre bu bey, aslında alışılmadık ölçüde yetenekli."
Zweig'in psikolojik birikiminin tümünü kitap içinde neredeyse her sayfada yaşadığım, New York'tan Buenos Aires'e gitmekte olan gemi içinde tesadüfen denk gelmiş bir zamanlar kendisini yetiştiren rahibin yanında yardımcı olarak görev yapan ama sonralarda dünya satranç 1.si olan Czentovic ve Alman Nazi'sinin toplama kamplarında yıllarını geçirmiş -geçirdiği bu sürede çalmış olduğu bir kitabın satranç hamleleri üzerine olması ile tüm hamleleri çalışmış ve yutmuş- Dr. B. arasında geçmekte ve her sayfasını soluksuz okutan sürükleyici bir başyapıt.