Aradıkları arasında insan, kendini hep en son sıraya koyar. Tutarsızlıklarıyla, bencillikleriyle, hırslarıyla, anlayamadıkları ile yüzleşmesi kolay değildir insanın. O yüzden zamanın ve mekanın dışına çıkabileceği, kaçabileceği, sığınabileceği bir yer ister. Saatlerin zamanı göstermediği, konumunu atamayacağı, kendisinden başka kimseyle konuşamayacağı bir yer.
İnişli ve çıkışlı hayatta insan kararsız bir dengeye tutunur. Yaşadıklarından hayatına bakar. Gel-gitlerine, yükselişlerine, alçalışlarına ; aldığı kararlara, özürlerine, tövbelerine...İnsan, olmak ya da varolmamak meselesinde ne kadar yol aldığını görmek ister. Ne yaşadığının farkında olmak ister. Doğrusunu, yanlışını, asıl sevdiğini... bilmek ister.
Yaşananlar ; hatıra, tecrübe olarak boy verecek zamana atılan tohumlardır. İnsanın niyeti ve duası ölçüsünde büyür ve olgunlaşırlar. İradesine göre ya ruhuna azık ya da azap olurlar. İnsan tercihleriyle terbiye olunandır.
Yaşadıklarını doğru okuyabilen, sabır - şükür- tevekkül süzgecinden geçirerek ruhunu doyuranlardan olabilmek duasıyla…