Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi... Adam koyunlarını sayıyor uyuyabilmek için. Çitin üzerinden atladıkça koyunlar, ağırlaşıyor göz kapakları. Sayıları öğreneli çok oluyor. Sayılara teslim olalı çok.
"İnsanlar rakamlardan hoşlanırlar. Onlara yeni bir dosttan söz ederseniz, asıl önemli olan şeyleri sormazlar size; hiçbir zaman 'Sesinin tonu nasıl? En çok sevdiği oyunlar hangileri? Kelebek koleksiyonu yapar mı?' diye sordukları olmaz, 'Kaç yaşında? Kaç erkek kardeşi var? Kilosu ne kadar? Babası ne kadar kazanıyor?' diye sorar ve yalnızca o zaman onu tanıdıklarına inanırlar.
Nabi seslenmektedir oğluna: "Ey isteklerimin sevindiren çerağı! Ey Aziz ve Celil olan Allah'ın bağışı oğul! Dünya meşgalesinden önce insan için önemli ve gerekli olan şey budur ki; işlediklerinin daima sonunu düşün ve böylece din evin onarılmış olsun..."
Ayna buğulanıyorsa kaybetmedin. Hâlâ uzatabilirsin ellerini yağmur bulutlarına. Buğday tarlalarında yürüyebilirsin her başağın okşayarak sırtını. Her yoksul bir yağmur bulutu, çıkart ellerini ceplerinden!
Gerçek bir adaya ihtiyacımız var. Paranın geçmediği değil, hükmetmediği. Özgürlüğünü elinden alamadığı insanın. Dostun, sevgilinin yerine geçmediği. Çünkü ne ayırırsa sevdiğinden insanı, asıl sevdiği odur.
Söylenenleri anlayabilmek için sessizlik gerek. Susmak hem konuşmanın bir parçası, hem aşkın. Görmüyor musun dalgın dalgın yürüyenleri dilsiz. Derinden derine seyredenleri evreni. Dudakları kuşlar gibi çırpınanları sevgiliyi andıklarında. Gündüz ondan başka bir şey görmeyenleri, gece onunla uykusuz kalanları, yorgunluktan uykuya dalıp rüyada onu arayanları. Ve her sabah uyanır uyanmaz o hayalle çarpışanları kıvılcımlar içinde.