BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Ormandaki ağaçlar, siz benim ruhumu bilirsiniz Kıskanç halk hem över hem yerer; Beni bilirsiniz, siz! Beni sık sık gördünüz, Tek başıma sizin derinliklerinizde etrafa dalıp kurarken. Bilirsiniz ruhumu, bir domuzburun böceğinin yuvarladığı taş, Nehirden nehre gezen alelâde bir su damlası, Bir bulut, bir kuş beni bütün gün oyalar, Temaşa ile a ile gönlüm aşkla dolar.
Reklam
Hall etmediler bu l^ügâzın sırrını kimse, Bin kâfile geçti hükemâdan fuzalâdan. Kıl san'at-i Üstâd'ı tahayyürle temâşâ, Dem vurma eğer ârif isen çUn u çerâdan. (Lütfen lûgata bakmaktan üşenmeyerek veya varsa, bilen bir dostunuzdan rica ederek, dikkatle okuyunuz...)
Sayfa 339 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Ziya Paşa'nın Terkib-i Bend'inin Son Yedi Bendi, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
"Bunca boşluk ve anlaşılmazlık nereye varabilir? Günlere tutunuruz, çünkü ölme arzusu fazla mantıksaldır, bundan dolayı da işe yaramazdır. Hayat belirgin, tartışılmaz açıklıkta tek bir gerekçeye sahip olsaydı kendini yok ederdi; içgüdüler ve önyargılar Tutarlılık'la temasa geçtiklerinde ortadan kalkarlar. Soluk alan her şey teyit edilemeyenle beslenir; birazcık mantık ilavesi bile, varoluş -Sağduyusuzluk çabası- için uğursuz olurdu."
Mevsimler biz çevrimini çok hissedemeden, gelip geçişlerini temaşa edemeden, içimize sirayet etmesini izleyemeden, gözleyemeden, geçip gidiyor.
“Affedersiniz, Bay Miller” diye sözümü kesti, “fakat belgeleri imzalama faslına geçsek iyi olmaz mı?” “Elbette,” dedim neşeyle. “Hepsi yanında mı? Önce hangisini imzalamalıyız? Bu arada, bana satmak istediğin bir dolmakalemin yok, değil mi?” “Şurayı imzalayın lütfen,” dedi, sözlerimi dikkate almadan. “Bir de şurayı, hepsi bu. Evet, Bay Miller, sanıyorum şimdi size iyi günler dileyeceğim... Birkaç gün içinde şirket sizinle temasa geçecek.” “Elini çabuk tutsan iyi edersin,” dedim, onu kapıya götürerek, “çünkü fikrimi değiştirip intihar edebilirim.” “Evet, tabii, Bay Miller, kesinlikle öyle yaparız. İyi günler, iyi günler!”
Reklam
Ruhun en özgür olduğu zamanlar, aylaklık zamanlarıdır. Kâinata apayrı bir nazarla bakabildiğimiz, Cenab-ı Hakk'ın kudretini, büyüklüğünü kalp gözüyle seyredebildiğimiz, temaşa edebildiğimiz anlar.
"Cenab-ı Hak kimseyi dertsiz bırakmasın!" sözü, dert ve ızdırabdan yoksun kalıp gaflete düçar olan nefsin devran olmasını temenni etmektir. (Çünkü hareketin en mükemmeli dairevî olanıdır. Kişi başladığı yere dönmeyi başarabileceği bir yola çıkmalıdır.) Devran olan nefis, ihtimal ki sadece hareket etmekle kalmaz, etrafını temaşa da eder. İşte hayret bu temaşının, ilim de bu hayret'in mahsûlü olacak ve böylelikle insan bilmediğini bilebilmek (marifet) imkânına kavuşacaktır. Öyleyse HÂK hiçbirimizi dertsiz bırakmasın!
Kalbin de tasavvuf edebiyatında mücerret manada karşılığını bulduğu kavram gönüldür. Gönül, müşahhas bir organı mücerret manaya tebdil ederek geniş bir mana düzeyine çıkarıyor. Orası artık bir organ olmaktan çıkıyor, bazen bir uçsuz bucaksız okyanus, bazen de içine sığındığımız yegane liman, yalnızlık zamanlarında halleştiğimiz refik, huzurlu ve şen demlerde sevgiliyi temaşa ettiğimiz bir ayna oluyor.
Kurucusundan daha uzun yaşaması gereken herhangi bir hareketin kalıcı çekirdeğini oluşturacak, güçlü bir ruhsal ilhamın etkisi altında yazılmış bir kitap mevcut olmalıdır. Böyle bir kitap, onu okuyanların bilincini yükseltir ve onları ilhamın geldiği kaynaklarla psişik temasa geçirir; böylece daha sonra bağımsız olarak çalışabilirler.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.