True Detective dizisinde Rust'ın kendisini realist olarak tanımladığı bir replik var: Hepimiz bir yanılsama içindeyken, duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat aslında bir hiç olan bireyleriz.
Böylesi bir düşünce her ne kadar insan doğasına karşı münkesir bir tutum gibi gözükse bile bence insanlara karşı muğber bir tavrın doğaya karşı yönelmesidir. Psikolojideki savunma mekanizmalarından yön değiştirme olayı gibi. Hepimiz sık sık esas kızgınlığımızı veya daha genel anlamda ufk-ı mahsûsata akseden hislerimizi olduğundan başka şeylere yükleyip hayatımıza bir şekilde devam etmiyor muyuz zaten?
Günün sonunda bir hiç olmamak için herhangi bir şey olmaya çabalayan Ouroboros gibiyiz.
Göğünde kuşlar vurulur kanadından Kudüs!
Düşer göğsünün en derinine
Miracın toprağına tünemiş firavun izleri
H/isli bir türkü gibi sızlatır içimi ey Kudüs!
Gün doğmayacak kadar mecalsiz
Uyan artık ey emsalsiz!
#esvedi
F. Klavye ile yazılan bir öykü
17 Kasım 1995,
Göğün rahminde kasıntı,
Midesinde mor bir bulantı,
Göçmen kuşların gagalarında
Antik bir telaşın anıtı…
Hava olabildiğine puslu ve karanlık,
Yabancı
Bana ismini bağışla,
Hangi çağlayan sürükledi seni,
Buğdayın öğünüp hiç olduğu,
Ak torbaya girmekle övündüğü
Bu değirmen taşına,
Karanlıkta ışıkları kovalayan,
Nakaratlara muhtaç sesler