Yoksul doğan bir kişi nereye giderse gitsin ezilecektir, unutma ki, İspanya'da solucanlar cesetleri yemez, cesetler solucanları yer ve neticede her şey engerekleri şişmanlatmaya yarar…
Gerçek aşk özgür olmalı, karşılıklı paylaşıma dayanmalı, asaletini hiç yitirmemeli; alt sınıftan bir erkek, bayağı bir erkek böyle bir aşkı sunamaz, kendisine sunulduğunda değerini bilemez. Her şeyden öte aşk gizli olmalıdır…. aşıklar halkın önünde birbirlerini tanıdıklarını bile belli etmemeli, kaçamak hareketlerle yetinmelidirler; aşıklar çok az yemeli, çok az içmelidirler; son olarak, aşkın evlilik içinde var olamayacağını öğrendim:
Bir kocayla karısı arasında aşk olmadığını herkes bilir…
Saflığı bozulmuş dilimden çıkan yılan şimdi dişlerini etime geçirmiş, ellerime ve ayaklarıma dolanmış beni boğmuş ve yemişti. Artık o yılanların esiriydim…
Sıska ve solgun gelin yatağında gece gündüz titreyip durdu. Damat ona yaklaşmaya çalıştı ama kocası her yanına geldiğinde Celestina çığlıklar içinde kocasının dokunuşlarını reddetti. Sonunda genç demirci başını eğdi ve gelini rahat bıraktı.
Yalnız kalınca Celestina ateşin başına geçti, üşümesin diye sürekli beslenen ateş gürül gürül yanıyordu; solgun ellerini ateşe tuttu: dişlerinin arasına bir urgan koyarak kendi çığlıklarını ve inlemelerini bastırdı. Urgan sırılsıklam oluncaya, elleri de sürekli kanayan kocaman yaralara dönünceye dek buna devam etti. Bakir kocası karısının ellerini görünce neler olduğunu sordu. Celestina cevap verdi:
"Şeytanla çiftleştim…”