Birincisi, beslenme insanın var olabilmesi için zorunludur. İkincisi, cinsiyetler arasındaki tutku zorunludur ve gelecekte de neredeyse şimdikiyle aynı şekilde kalmayı sürdürecektir. İnsana dair herhangi bir bilgiye sahip olduğumuzdan beri bu iki yasa, doğamızın sabit yasaları kalmış gibi gözükmektedir ve şimdiye kadar onlarda herhangi bir değişiklik görmediğimizden, evrenin sistemini ilk düzenleyen ve yarattıklarının yararına hâlâ çeşitli işlemlerini sabit yasalara göre ifa eden o Varlığın mübrem bir güç eylemi olmaksızın bunların herhangi bir zamanda artık şu anda oldukları şey olmayacakları sonucuna varmaya hakkımız yoktur.
ARTAN NÜFUSU BESLEMEK İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM Günümüzde dünya nüfusu, –doğum oranlarındaki hız kaybı ile bağlantılı olarak– azalan bir ivme ile de olsa artmaya devam ediyor. Yapılan araştırmalarda, 2050’li yıllara gelindiğinde Türkiye nüfusunun 95 milyonu aşacağı yönünde tahminler yer alıyor. İngiliz iktisatçı Robert Thomas Malthus’un da nüfus teorisinde vurguladığı üzere, dünya nüfusu yirmi beş yılda bir iki katına çıkarken (yani geometrik bir şekilde artarken); besin maddelerinin üretimi ancak aritmetik bir artış gösteriyor. Bu orantısız artışın mevcut doğal kaynaklar ile bu kaynakları kullanarak nüfusu beslemeye çalışan tarım sektörü üzerindeki baskıyı artırması bekleniyor. Söz konusu denkleme iklim değişikliği ile beraberinde getirdiği sıcaklık artışı ve yağış miktarındaki olası azalmalar da dahil edildiğinde ortaya çıkan senaryo pek de iç açıcı gözükmüyor.
Reklam
Nüfus, denetlenmediğinde geometrik oranda artar. Rakamlara biraz yakından bakıldığında birincinin ikinciye kıyasla büyüklüğü görülecektir. Doğamızın besini insan hayatı için gerekli kılan yasası gereği, eşit olmayan bu iki değişkenin etkisinin eşit tutulması gerekir. Bu, besin olanaklarının zorluğu nedeniyle nüfusun kuvvetle ve daimi olarak işleyen şekilde denetim altına tutulması grrektiği anlamına gelir. Bu zorluk bir yerlere yansımalı ve insanlığın büyük bir bölümü tarafından zorunlu olarak şiddetle hissedilmelidir.
Dünya nüfusunu herhangi bir rakam, örneğin bir milyar olarak farz edecek olursak, insan türü 1, 2, 4, 8, 16, 32, 64, 128, 256, 512 vb. Oranında; besin de 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 vb. şeklinde artacaktır. İki yüz yirmi beş yıl sonra nüfusun besin kaynaklarına oranı 512'ye 10; üç yüzyıl içinde 4096'ya 13 olacak ve üretim o zamanda muazzam boyutlara ulaşacak olsa da fark, iki bin yıl içinde neredeyse hesaplanamaz hale gelecektir.
Sayfa 36 - pinhan yayıncılıkKitabı okudu
Darwin fillerin nüfus dağılımı hakkındaki düşüncelerini ekonomik Thomas Robert Malthus aktardığı bilgiler doğrultusunda şekillendirilmiştir . Saygıdeğer Thomas Malthus alt sınıfların yoksulluğunu kaynakların doğum oranına göre yetersiz kalmasıyla açıklıyordu. Gerçekten de nüfus üstel bir eğri ya da geometrik bir dizi olarak yükselirken, besin kaynakları aritmetik olarak artıyordu.
Klasik Ekonomi Teorisi
“Kapitalizmin ekonomik yaklaşımlarını şöylece özetlemek mümkündür:(1)Ekonomi tam istihdam durumunda denge halindedir.Bu dengeden sapmalar geçici olgular olarak ortaya çıkar.Ücretlerin piyasada belirlendiği bir ekonomide tam istihdamdan başka bir şey söz konusu olamaz.(2)Piyasada her aktör kendi çıkarını(tatminini) en üst düzeye çıkaracak şekilde
186 öğeden 191 ile 186 arasındakiler gösteriliyor.