Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yasin Berber

Yasin Berber
@tinapoliis
İstanbul
27 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Reklam
"Bir insan, içimize nüfuz edebilmek için, zamanın şekline bürünmek, çerçevesine kendini uyarlamak zorundadır; bizim gözümüze peş peşe, dakikalar halinde göründüğünden, her defasında sadece bir yönünü gösterebilir, bir tek fotoğrafını sunabilir. Sadece anlık görüntülerden oluşan bir dizi halinde var olmak, bir insan için müthiş bir zaaftır şüphesiz; ama aynı zamanda müthiş bir güçtür de; bu kişi hafızanın ürünüdür ve belirli bir anın hatırası daha sonra olup biten her şeyden haberdar değildir; hafızanın kaydettiği an ve onunla birlikte o hatırada şekillenen kişi varlığını sürdürür, yaşamaya devam eder. Üstelik bu parçalanma ölüyü yaşatmakla kalmayıp çoğaltır da. Onca Albertine'den birini kaybetmiş olmanın üzüntüsüne tahammül edebilir hale geldiğimde, aynı üzüntüyü bir başkasıyla, onlarcasıyla baştan yaşamak durumundaydım. O zamana kadar hayatımdaki güzelliği oluşturan şey, geçmişe ait anların sürekli su yüzüne çıkması hayatımın işkencesine dönüştü."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Ne kadar sıradan olursa olsun, yaptığım her harekette, daha önce aynı hareket onun varlığının yarattığı havayla sarmalanmış olduğundan, ayrılığı yeni baştan, her seferinde aynı acıyla, yeni bir gayretle yaşamak zorunda kalıyordum. Sonra hayatın başka görünümleri bu yeni acıyla rekabete giriyordu... Bunu fark ettiğim anda içimi bir korku, bir panik kapladı. Az önce tattığım huzur, içimde acıyla ve aşkla mücadele edecek ve sonunda galip gelecek olan o kesintili, müthiş gücün ilk görünüşüydü."
"Bir koltuğa çöktüm, ama oturmaya devam edemedim, çünkü o koltuğa en son Albertine hala varken oturmuştum; işte bu şekilde, her an beni oluşturan sayısız mütevazi benlikten birine onun gidişini haber vermem, daha önce hiç duymadığı 'Albertine gitti' cümlesini ona söylemem gerekiyordu."
Reklam
"ıstırabın insan psikolojisine en iyi psikologdan çok daha derinlemesine nüfuz edebildiğini, ruhumuzu oluşturan unsurları zihnimizin en keskin algıları sayesinde değil, ıstırabın - ansızın billurlaşmış bir tuz gibi sert, parlak ve tuhaf - ani tepkisi sayesinde tanıyabileceğimizi anladım."
"bizi aynı anda hem daha şüpheci, hem kandırılması kolay kılmak... aşka mahsustur."
"çünkü kalıcı olması gereken her şey, zayıf ve geçerliliğini kaybetmiş olandan, aynı gün ölebilecek ya da onu doğurma gücünü kaybedebilecek varlığın içinden çıkmak ister."
"sonunda estetik kaygımız düşüncenin bilinçdışı alanına dahi nüfuz eder; öyle ki uykumuzda gördüğümüz manzaralarda bile güzelliği ararız; rüyada telaffuz ettiğimiz cümleleri güzelleştirmeye çalışırız. Goethe ölürken, hezeyan anında, sanrısının renk yelpazesinden bahseder."
Bizim anlaşılmazlığımız Hugo'da eleştirilen, Racine'de eleştirilen anlaşılmazlıktır. Dilde yeni olan her şey anlaşılmazdır. Peki düşünceler, duygular artık aynı değilse dilin de yeni olması gerekmez mi? Dilin ölmemesi için düşünceyle birlikte değişmesi, yeni ihtiyaçlara cevap verebilmesi gerekir, tıpkı suyun üzerinde yol alması gerekecek kuşların pençelerinin perdelenmesi gibi. Daha önce kuşların sadece yürüdüğünü ya da uçtuğunu görenler için büyük skandal; ne var ki evrim tamamlandıktan sonra bir zamanlar şok yaratmış olmasına güleriz. Bir gün gelecek, bizim sizde yarattığımız şaşkınlık insanları şaşırtacak; tıpkı süresini tamamlarken klasisizmin yeni doğan romantizme yağdırdığı hakaretlerin bugün bizi şaşırttığı gibi.
Reklam
Yasin Berber
@tinapoliis·Bir kitabı okumaya başladı
Edebiyat ve Sanat Yazıları
Edebiyat ve Sanat YazılarıMarcel Proust
8.4/10 · 132 okunma
677 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.