İçine kapanık genç tıp öğrencisi Berger'ın ailesinden uzak bir şehirde hayata karışma çabasını işleyen bir eserdi. Kendi dünyasında yaşayan baş kahramanımız bir anda kendisini büyük bir kentin hareketli yaşamı ve onlarca yabancı yüz içerisinde bulur, uyum sağlayamaz ve bu durumu onu çok sevdiği okulundan uzaklaştırır. İnsanlarla kuramadığı ilişkiler onu boşluğa düşürür, kendini değersiz ve gereksiz hissettirir bu süreçteki yaşantısı. Ta kiii 13 yaşında hasta bir kızla tanışana kadar... Bence Berger bu kızı kendisi gibi yanlız, muhtaç, çocuksu bulduğu için ona hissettiği duyguya aşk adını verdi. Biz insanoğlu başımıza gelen her kötülüğün sadece bize ait olduğunu düşünürüz çünkü. Berger'da ilerleyen sayfalarda yanlız olmadığını anladı ama çok geçti...
Stefan Zweig'in yine tek düzelik dışında, sorgulatan, psikolojik ağırlıklı bir eseri, düşünerek ve anlayarak okunmasını tavsiye ederim.