Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ben ırmağım, ırmağım ve dolayısıyla canlılarla ölüler arasında kesintisizliği sağlayan bir akışım; tıpkı geceleri bizimle konuşan hikâyeler gibi, çağlara ve olaylara benziyorum, ırmağım. Ama ırmak ırmaktır. O kadar."
Sayfa 158 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Alfred ağır ağır, "Ben Magdalena’dan pek hoşlanmıyorum, " diye açıkladı. "Çok güzel. Ama bazen, Magdalena’yı o çok sevilen armutlara benzetiyorum. Üzerleri hafifçe pembe olanlarına. Tıpkı balmumundan yapılmış gibidirler...Ama tatsızdırlar ve içleri de iyi çıkmaz..."
Sayfa 20 - Altın Kitaplar Yayınevi
Reklam
Dillerimiz buluşurken elleri giysimin altına girdi. Tek eliyle çamaşırımı çıkardı. Ellerim pantolonunun düğ­ mesine uzandı ve hızla birbirimizi soymaya başladık. Zarafet ya da incelik yoktu. Çamaşırını çıkarır çıkarmaz aletini elime aldım. Yavaş yavaş okşarken başı omzuma düştü. Onu omzundan ittim. Sırt üstü yatağa devrildi. Saç­ larım yüzümü perdeleyip niyetimi gizlerken gülümsüyordum. Dilimle tüm vücudunu geçerken kısık bir sesle inledi. Tek bir hareketle onu tamamen ağzıma aldım. Dudaklarım penisini sarıyordu ve dilimi üzerindeki şişkin damara sürtüp duruyordum. “Lanet olsun, Lee.” Sesinin o en sondaki çatallanışı onu, tıpkı bana defalarca yaptığı gibi, çıldırtma noktasına getirmek istememe neden oluyordu. İnip çıkmaya devam ediyor, dilimle aletinin başında daireler çiziyordum. “Natalie, yeter.” Sesi ısrarlıydı ama durmadan devam ediyordum. “Lee, çok fazla dayanamayacağım tatlım.” Son bir kez daha dibine kadar inip doğruldum. Saniyeler içerisinde beni sırt üstü yatırmış, üzerime çıkmıştı. “İşte ben buna düğün hediyesi derim.” O imza gülüşüyle sırıttı. Gülmeli miydim yoksa ona bir tokat mı atmalıydım bilmiyordum.
Sayfa 325
Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
Sayfa 259 - iletişim yayınlarıKitabı okuyor
"Çok erken yaşlarda fark ettim aslında prens olabilmek için sadece beyaz bir ata ihtiyaç duyulduğunu eğer paranız varsa bunu yetmişiniz de bile yapabilirsiniz. Prensesler de satılıktır tıpkı atlar gibi."
Reklam
SUS!
Ona doğduğundan beri, birileri hep susmaktan bahsetti. Susmanın ne kadar kutsal olduğunu anlattılar daima. Susmak altın, konuşmak gümüş dediler. Altının gümüşten daha iyi olduğunu, hatalı olduğunu da onlar söyledi. Düşündü. Altın daha iyi ise ve susmak altınsa susayım o zaman dedi. Bir gün konuşmak istedi; ağzını açtı birileri hemen biber sürdü ağzına. Biber ağzını yaktı. susmanın daha iyi olduğuna tam olarak inandı artık. Konuşmak ağzını yakıyordu çünkü. Sustu. Biraz daha büyüdü. Biberin acısı kayboldu ağzından. Bir daha konuşmaya kalktı, birileri eliyle ağzını kapadı. Her doğru her yerde söylenmez dediler. Ara sıra yalan söylemesi gerektiğini o gün öğrendi. Sustu. Ara sıra açsa da ağzını doğruyu söylemekten korktu hep. Susmayı çok iyi öğrendi. Çok güzel susuyor. Dinlemeyi bilmiyor, sadece susuyor. Arada bir konuşması gerektiğinde de bildiğini söylemiyor, söylemesi gerekeni söylüyor. Tıpkı ucuz danışmanlar gibi.
babam, “insanın her şeyden önce yaptığı şeyden zevk alması lazım. Artık çocuk değil. Ne istediğini biliyor artık; bundan sonra değişmesi zayıf ihtimal; hayatta kendisini neyin mutlu edeceğini anlayabilecek durumda.” Babamın sözlerinin bahşettiği özgürlük sayesinde hayatta mutlu veya mutsuz olacağım belli olmuştu; ama o gece bu sözler beni epey
Sayfa 493 - YKY delta
İlişkimizin başlarında; aşkımız, tıpkı kabarıp piştikçe kabın kenarlarına varan pasta hamuru gibi hayatlarımızın şeklini alırken, o ve ben birlikte bu kadar mutlu olduğumuza göre bir şeylerin mutlaka ters gideceğinden korktuğumuzu hatırlıyorum.
Sayfa 49
O Çarsamba
Yazar /#LayıkhanÖzder Eser /#OÇarşamba Sayfa /156 #okudumbitti. Yazarımız Layıkhan Özder Hanım'ın kalemiyle #MahbusunGelini adlı eseri ile tanışmıştım.Bu eser hem hayat hikayeleri ile hemde yazarımızın bu hayatları kaleme alışı ve okuyucuya aktarnası beni çok etkilemiş ve kalemine hayran bırakmıştı. Kıymetli yazarımızın okuyacağım
Reklam
Hayır, benim çocukluğumun hürriyeti, hiç de bu cinsten bir hürriyet değildir. Evvelâ, burası zannımca en mühimidir, onu bana hiç kimse vermedi. Bu sızdırılmış altın külçesini birdenbire kendi içimde buldum. Tıpkı ağaçta kuş sesi, suda aydınlık gibi. Ve bir defa için buldum. Bulduğum günden beri de küçücük hayatım, fakir evimiz, etrafımızdaki insanlar, her şey değişti. Vakıâ sonraları ben de onu kaybettim.
Bilmen gereken bir şey var kardeşim. Toynaklarından ayakkabı yapayım, böylece ayağımı attığım yerde bir daha asla çim bitmesin diye Atilla'nın atını çalan çocuğum ben. Kötü adamlar tıpkı Tanrının musibetinden korkar gibi benden korkar çünkü dünyayı bir uçtan diğer uca gezerken onların topraklarını ve tohumlarını kuruttum ben...
Ahlâk bozucu bir sinizmin etkilerinden ürkerek ve yanlış düşünceyle bütün suçu Avrupa medeniyetine yükleyerek "anayurt"a sığınırlar; tıpkı hayaletlerden korkan çocukların ana kucağına atıldığı gibi, toprak ananın kuru göğsünde rahat rahat uykuya dalmak; hatta korktuklarını bir daha görmemek için ömürlerinin sonuna kadar hep böyle kalmak isterler. Ben, kendi adıma bu iyi kalpli, istidatlı gence en iyi dileklerimi sunarım. Dilerim genç ruhunun halkçı ilke lere doğru götürüşü, zamanla, çoğunda olduğu gibi manevi yönden karamsar bir mistiklik, vatandaşlığı bakımından da manasız bir şovenlik halini almaz; çünkü bunların ikisi de millet için Avrupa kültürünü yalan yanlış anlayarak bu kül türe boşu boşuna sahip olmuş büyük kardeşin içini kemiren kötülüklerden çok daha feci sonuçlar doğurabilir.
Sayfa 929 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Kadınlardan ben bile korktum :))
...intikam denilince herkesten farklı bir şey anlıyordu; ona göre insanın kendi acısını gidermek için bir başkasına kötülük yapmayı düşünmesi intikam sayılmazdı; intikam tıpkı bir tufan gibi her şeyi altüst ederek tüm olup bitene bir son vermeliydi.
Sayfa 308 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ben hayata itaatkâr bir öğrencinin gözüyle bakıyor, onu insanın her katını olabildiğince çabuk, hatta nefes nefese çıkması, rakiplerini her zaman aşağısında bırakması gereken bir merdiven olarak görüyordum. ... Belki de hayat binasını, tıpkı şehirlerimizdeki sıradan yerleşkelerimiz gibi yeraltında insanın toprağın bağırsaklarından başlayıp nihayet çatı terasına, açık havaya, rüzgâra ve gün ışığına çıkabildiği bir şey gibi hayal etmiştim belli belirsiz de olsa.
Sayfa 15 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.