Üst kalite fantastik eser ortaya koyabilmek kesinlikle kolay bir başarı değil, anlıyorum ama bile isteye seviyeyi bu kadar düşürmek de okur olarak kalp kırıcı.
Birinci kitap bir hazırlık kitabıydı. Anlattıkları değil anlatacakları olan bir kızın arz-ı endamı bir nevi. Kabul edip okuduk.
İkinci kitap yer yer üst seviye keyifti. Katilleri tanımak, katillerin arasında kendi özünü öldürmek pahasına katil olmak zorunda olanları tanımak, katil olmayanları tanımak... Gladyatör bölümleri ayrıca mutluluk vericiydi.
Peki ya üçüncü kitap... O kadar bekleyip de sayfaları zor zor çevirip okunan üçüncü kitap...
Bir video vardır, bilinir. Oraya kocaman çorbacı yazmışsın. Ne var, diyorum... Mercimek, diyor. Hayallerimle oynadın. Kelle lazım, paça lazım... Mercimek ney? İşte üçüncü kitap o mercimek çorbasıdır.
Spoiler...
Hele kitabın sonu. Tanrının iki gözünü kör edip tek güneş, tek ay... eşittir denge denilerek okurla alay edilen. Ben yazdım, böyle olacak işte denilerek... Dert ki ne dert... Üç cisim problemi misin sen? Kaos çağı mı oluyor, dengesiz çağlar mı gelip gidiyor üç güneş olunca?
Okuduğunuz için teşekkürler.
Türk yazardan epik fantastik bir yolculuğa başlamak çok keyifliydi. Biraz önyargılı başlamıştım. Hatta ilk 20 sayfayı geçene kadar bu önyargım devam etti. 20'lerden sonra yazarın anlatış tarzı, hikayenin hızlanması ile kitap beni içe çekti diyebilirim. Bölümlerin karakterlerin ağzından anlatılması ve aynı zamanda karakterlerin geçmişlerine de
Bilindik büyü sistemlerin dışında kalan anlatılar oldum olası beni çok etkilemiştir. Kafasında sivri şapkası ile asalı yaşlı adamlar ya da sözlü veya sözsüz lanetleri ile cadıları sevmiyorum demiyorum, sadece daha farklı anlatıyor hayal dünyama çeşitlilik katıyor.
Kart odaklı büyü sistemleri de bunlardan biri. Işıkyaratan serisinde "9 Kral" ya da Hunter X Hunter serisndeki "Greed Island Arc" hemen aklıma gelenlerden bazıları. Fakat en önemlisi tekrar ve takrar izlemekten usanmadığım Yu-Gi-oH serisidir. Kartların gücü vardır ve doğru kullanımları sınırsız olanağa sahip yetiler vadeder.
Bir Karanlık Pencere, tam da bu bağlamda küçük yaştaki ana karakterimizin bir kartı özümsemesi ile bakış açısına göre güç kazanması, bakış açısına göre lanete yakalanmasından doğuyor. Sayfalar ilerledikçe kitapta yer alan kartlarla bağ kurulamaması oldukça hayal kırıcı. Çünkü kitaba devam etmemdeki ana motivasyonum buradan ilerleyebilecek öykü beklentilerimdi. Bunun dışı ise ne yazık ki aynı lakırtılar.
Gotik fantastik romantik kitaplarda yer alan klasik aşk sahneleri, bir şey söylemek isteyip hiçbir şey söyleyememe klişeleri ve her sayfası tahmin edilebilir olay silsilesi...
Yine de kitapta kötü karakterin belirlediği son ya da kötü karakterin aslında en başından iyi bir karakter olması hissiyatı ikinci kitabı da bir şekilde okunur hale getirecek gibi görünüyor.
Okuduğunuz için teşekkürler.