GURBETÇİ ŞÂİR SERVET YÜKSEL'İN DUYGU SÜZGECİNDEN SÜZÜLEN ŞİİRLER M. NİHAT MALKOÇ “Aman ha, gönül kırıp; kırılmaya değer mi? Boş şeylerin peşinde yorulmaya değer mi? Ne kaldı elimizde baharından, yazından?... Bu dünya çiçek olsa derilmeye değer mi?” (“Değer mi?”- Servet YÜKSEL) Gönül telimizi
Katılımcılar ve Yorumlar: #5801199 Kurallar: #5782014 (BUTUNLESTIRILMIS HIKAYE) Islak, nemli ve soğuk bir akşamdı. Herkesin akşam yemeği için evlerine girip sıkıca kapısını kilitlediği Medine Sokak’taki lambalar yeni yeni ışıldamaya başlamıştı. Evlerden sokağa taşan çocuk çığlıkları
Reklam
Orhan Veli Kanık
Damlara bakan penceresinden Liman görünürdü Ve kilise çanları Durmadan çalardı, bütün gün. Tren sesi duyulurdu, yatağından Arada bir Ve geceleri. Bir de kız sevmeye başlamıştı Karşı apartmanda. Böyle olduğu halde Bu şehri bırakıp Başka şehre gitti. II Şimdi kavak ağaçları görünüyor, Penceresinden, Kanal boyunca. Gündüzleri yağmur yağıyor; Ay doğuyor geceleri Ve pazar kuruluyor, karşı meydanda. Onunsa daima; Yol mu, para mı, mektup mu; Bir düşündüğü var.
Bir Yağmurumuz Olamadı
Caddenin sonuna yaklaştık. Sigara paketini avcuma bıraktı. Çakmağı da uzattı. “sen çıkmaz sokaklardan çıkacak kadar cesur değilsin” sustu. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Sesi zehir gibi acıydı. Yutkundu. İnce ve kısa parmakları yüzüme yaklaştı. Tenime dokundu. Başını hafifçe sola eğdi, gözleri doldu. Dudaklarımı okşadı “çok sevdiğin kadınlar olsun hayatında, sen güzel seversin”. Onlarca yazımı okumuştu. Hepsinin başka kadınlara yazıldığını bildiği halde, en sevdiği cümleleri seçer, altını çizerdi. Birlikte imla hatalarını düzeltirdik. Boş zamanlarımızda, kordonda çimenlere uzanır, sigaramızı paylaşır, geleceğe dair, bütün hayallerimizi kurgular, detayları konusunda tartışırdık. Benim dediğim olurdu sonunda. Sığındığı limanın bir tuğlasını bile kırmaktan çekinirdi. Titizdi. Bir karışını bilmediği İstanbul’dan en az benim kadar nefret ederdi. Ne zaman İstanbul’dan bahsetsem, hem hayretle dinler hem de ufacık gözlerinin içindeki hayat dolu bakışlarına gölge düşerdi. Zannediyorum, korkuyordu. Sevememiştim, kendime ilk kez bu kadar öfkelendim. Yüzünde huzura dair onlarca tomurcuk vardı, ben hepsini görmezden gelmiştim. Aynı sokakta değildik, olamadık. Benim çıkmaz sokaklarımda dolandı, geç geleceğimi bildiği halde tren garlarına erkenden koştu. En sevdiğim parçaları sevdi, en sevdiğim şehirleri haritalardan ezberlerdi. Pürüzlü gülüşlerinin bir yanına hep beni katmıştı. Bense bir yağmuru ona çok görmüştüm. Yutkunamadım. Pişman oldum. Adımlarım birbirine dolandı. Islak kiremitler kurudu, telefon kulübelerinin kirli camlarını onlarca yağmur yıkayıp geçti. Bir yağmurumuz olamadı..
Önce gözlerin girer odamdan içeri Sonra ellerin, saçların dudakların Bir bir hatırlarım Her sabah senin olan ne varsa Yüzüm aydınlanır Şarkılar söylemek gelir içimden Yakında bir kuş öter Uzaklarda bir tren sesi Sonra kornalar, çocuk ağlamaları Vapur düdükleri Sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma Sarar benliğimi birden Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım Her sabah seninle başlar Ve ben her sabah Ta içimde bir ağrı gibi yokluğunu duyarım -Ümit Yaşar Oğuzcan
Biyomimetik
"Japonya'nın hızlı trenlerini tasarlayan mühendisler, trenin hızını arttırmak için balıkçıl kuşların sivri gagalarından ilham almıştır. Bununla birlikte bir sorunla da karşılaşmışlardır. Bu kadar hızlı giden trenler nasıl olacakta Japonya'nın gürültü standartlarına uyumlu bir sessizlikte ilerleyecektir? Japonya gürültü konusunda hayli katı kurallara sahiptir ve bu nedenle son derece sessiz bir tren yapmaları gereklidir. Peki, ama nasıl? Kuş türleri içerisinde en sessiz uçanı baykuştur. Bunu büyük oranda kanatlarındaki diğer kuşlarda bulunmayan pürüzlü tüyler sayesinde, sesi oluşturan girdapları küçülterek sağlar. Japon mühendisler, baykuşun mükemmel kanat yapısını örnek alarak, trenin hızlı giderken çıkardığı gürültüyü azaltmayı başarmışlardır! Diğer bir örnek kelebeklerden… Soğukkanlı canlılardan olan kelebekler, vücut ısılarını her zaman düzenlemelidir. Çünkü uçarken sürtünme ile oluşan ısıyı acilen soğutmadığı takdirde hayatını sürdüremez. Vücutta oluşan ısı ise, kanın kanatlardaki ince dokuların içinden geçirilmesi ile giderilir. Bu soğutma sistemi, bilgisayar çiplerinin mevcut soğutma sisteminden çok daha yüksek bir sistem ve bu tekniğinin, çip üreticilerinin hizmetine girmesi için çalışmalar sürüyor." Fatma Çelik (Yeniçağ)
Reklam
436 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.