Çok karışığım. Bir yanım olabildiğince huzursuz ve yorgun. Diğer yanım mucizelere ve düşlerin gerçek olabileceğine halen inanıyor ve heyecanını koruyor. Bu iki yan arasında ben, eziliyorum.
Yanında zayıf davranabileceğim kadar seviyor musun beni? Herkes gücü sever ama sen beni zaaflarımla seviyor musun? Asıl sınav budur. Yitirebileceğim her şeyden arınmış olsam, yalnızca sahip olacağım şeyler için sever misin beni?
Özledim. Eskiyi özledim. Benden uzaktaki birkaç sevdiğimi özledim, zamanında aramın iyi olduğu insanlarla geçirdiğim o anıları özledim. Şimdi her yer anı kokuyor. Denedim. Birkaç şeyi eskiye döndürebilirim sandım. Olmadı. Sonra açtım gözümü ve etrafa baktım. Çırpınmam batışımı yavaşlatmaktan başka bir işe yaramamış. Elim kolum bağlı şimdi, yavaş yavaş batıyorum. Vazgeçmek zorunda bırakıldım. Keşke düşüncelerimin ve kafamdaki soruların çözümlerini bulabilseydim. En ağırı da ne biliyor musunuz? Hani bir anlığına birkaç şeyi eskiye döndürebileceğimi sandım demiştim ya, işte o an beni en derinden yaralıyor..
“Benim için yasak bir elmadan farkın yok. Karşı koyamayacağım kadar büyüleyici, sırtımı dönüp gidemeyeceğim kadar da kışkırtıcı. Ben cennetten kovulmayı göze alabilirdim… Ucunda senin hayatın olmasaydı.”