Gerçekçi bir gözlem, bir toplumda sosyalistlerin te mel atabilmelerinin sadece işçi sınıfının sayıca çokluğuy- la veya üretim güçlerinin gelişkinlik derecesiyle bağlantılı olmayıp o toplumun siyasî örgütlenmesiyle dinî örgüt- lenmesi arasındaki ilişkiye çok şey borçlu olduğunu bize gösterir. Devletle kilisenin kaynaştığı Ortodoks Rusya'da
Çocukluğumda tuhaf, çılgın bir neşemde vardı. Hayattan, başlayan ve biten günden tekrar başlayacak olmasından duydum derin bir memnuniyet vardı. Bir günün içinde rahat hareket ederdim. Bir gün benim içimde kendiliğinden kıpır derdi. Dün ve ben beraber yol alır ya da öylece dururduk. Ben günümden ayrı bir varlık değildim, sabahı da, öğle sıcağında, uzun öğleden sonraları da duyar günün bazen uzunluktan sıkılıp geliştiğini ve akşama kavuşmayı arzuladığını söz verdim. Akşam nihayet yaklaşıp gün kararınca fıskiyeler, hortumlar, akşam sefaları ve cırcır böcekleri oh deyince, incir ağaçlarından gelen incir sütü kokusu ve yaprakların arkasından ele yapışan zamk, yerlerde ezilmiş incirlerden yükselen şekerli bir eyvah kokusu ve duvardaki yemyeşil yosunun kendini halı sanmasına kadar uzanırdı. Günün daha sabahtan, hatta uyanmaya yakın bir ağrı olmasına daha vardı. O vakit ağrı ile yeri belirsiz ya da tüm vücuda yayılmış bir ağrı ile uyanılır, gün öyle biterdi. Belki de bitmez de öndeki zamana uzanır, önüne gelen her şeye sarılırdı. Ama çocukken şimdi bana tuhaf gelen bir dostluğu vardı, diyebilirim ki her şeyin. Her şeyle birden nasıl böyle bozuşuldu, ne tuhaf.
Sayfa 54
Reklam
Belirsizlikle uğraşan çağdaş sinemacılar arasında en seçkin ve anlaşılmaz olan yönetmen David Lynch'tir. Mullholland Çıkmazı'nda (Mullholland Drive/2001) kasıtlı olarak yanlış yönlendirici ipuçlarıyla kabusvari, neşeli ve rahatsız edici öğeler öyle tuhaf bir yolla harmanlanmıştır ki, finalde bile filmin gerçek çekirdeğinin ne olduğundan emin olamayız. Aslında on iki bölümlük bir televizyon dizisi olarak planlanmış filmin son bölümü, ortaya konan fragmanların olası potansiyel versiyonlarından biridir. Müzmin bir spekülatör olan Lynch, her bölü­mü bilmecemsi yanlarını korumayı seçmiştir: Bunlar gerçek mi yoksa fantazi sahneleri mi, rüya mı yoksa hayal gücü mü­dür? Yoksa hepimiz kadın kahramanın hafıza kaybının kurbanları mıyız ve / veya kayıp parçalar nedeniyle bilinmeyen bir boşluğa mı düştük? Hangi "kart"ın entrikanın bir parçası oldu­ğunu ve düzensizliğin oyun için ne derece özsel olduğunu asla bilemeyiz. Bakış açısındaki (kimin bakışı, hangi açıyı izliyoruz?) sürekli değişim kaçınılmaz olarak, içinde yalnızca ıstı­raplı korkunun kalıcı olduğu, yarı ciddi, ironik ve tepe taklak olmuş bir melodrama yol açar. Lynch'e göre bu korku, fazlasıyla rasyonel bir evrenin parçalara ayrılmasının kötücül (ya da yalnızca neşeli) macerasıdır.
SIÇRAYAN MİDİLLİ HANINDA
2-Büyüğüyle, küçüğüyle, Bree halkı pek seyahat etmezdi; onların belli başlı kaygıları bu dört köyün işleriydi. Arada sırada Bree'li Hobbitler Erşehir'e veya Güneydirhem'e kadar uzanırdı, fakat bu küçük memleketin Brendibadesi Köprüsü'nden ancak bir günlük mesafede olmasına rağmen Shire'lı Hobbitler artık buraya pek sık
insanların beni anlayabilmesi için basit ve dolambaçlı yollara sapmadan yazmam gerektiğini vurguladı. Bu, bana dilin bazen bir yol olmaktan çıkıp, bir engel oluşturduğunu hatırlattı. Kendimi entelektüel bariyerin diğer tarafından görmek oldukça tuhaf bir duygu.
Koridor Yayıncılık
... ama zaten insan tuhaf bir yaratık değil mi? Ölümle üremeye; yani sonu olan ile sonsuz arasındaki bağı bilinçaltı bir dürtü ile sezmek doğamızda var herhalde ve bize birincisini hatırlatan şey, ikincisinin peşine düşmemize yol açıyor.
Sayfa 90 - PegasusKitabı okudu
Reklam
Aziz dostum, hafiflik ederek ayağını doğru yoldan dışarı atan bir kimse, farkında olmadan başka yollara sapar ve bu yollar onu aşağı, daima aşağı götürür. Ondan sonra gökyüzündeki yol gösteren yıldızların pırıltısına beyhude yere bakar. Artık yapacak bir şey yoktur, hiç durmadan bayır aşağı gitmeye ve nefsini Allah'ın intikamına kurban etmeye mecburdur.
Sayfa 56 - Yordam EdebiyatKitabı okudu
Kulağa ne kadar tuhaf gelse de, bana öyle geliyor ki genel olarak mutluyduk, ancak elbette daha iyi bir yaşam istiyorduk...
Sayfa 30 - Saroo BrierleyKitabı okuyor
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
"Sen tuhaf bir kızdın. Dikkatimi çekmişti. Hem neşeli hem olabildiğine içine gömülü. Derin hüzünlerin varmış gibi gelmişti hep. Öyle der psikologlar da hep biliyor muydun? Bir yerlerde okumuştum. Fazla şakaya vuran insanların bunu içindekilerle yüzleşmekten korktuğu için yaptığını söylerler. İçine bir şeyler atan insanın kendini dışa vurmamak için seçtiği yol olduğunu söylerler."
Sayfa 135 - Armoni YayıncılıkKitabı okudu
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.