Bir magazin gazetesi olan Posta’nın 1996’dan bugüne 22 senelik genel yayın yayın yönetmeni olan Rıfat Ababay da basın hayatından tasfiye edildi. Hem Türk medya ortamında hem bizim milliyetçi-muhafazakâr camiada Posta gazetesi ciddi ve önemli bir yayın organı olarak görülmediği için Ababay’ın tasfiyesi önemli bir hadise olarak görülmeyebilir ama
        Yaşanılan güzel anılara tutunmak da bir yol elbet. Fakat elbette ki yaşadıklarımız değil, yaşamadıklarımız, yaşayamadıklarımız asıl bizi ayakta tutar Veysel. Bize acılara göğüs gerdirecek kudreti bahşeden, arzu edilen geleceklere ulaşma ihtimalimizden başkası değildir. Umut Veysel, somutu katlanır kılar. Bu yüzdendir ki umudunu kaybeden insan ciddileşir, kararır ve mutluluğu aramaktan vazgeçip huzursuzluğunun yoldaşı olur.           İnsan, yaşayamadıklarıyla -kör bir bıçağın taşa sürtünmesi gibi- sürtünür hayata: bıkmadan, usanmadan, tuhaf ve inatçı bir umutla. Sürtünür, sürtünür… ta ki kendi keskinliği yine kendi hayallerini kesene dek.
Reklam
Odana hayaletler doluşuyor uykusuz gecelerinde. Dinlediğin şarkılardan, baktığın fotoğraflardan, okuduğun kitaplardan, tuttuğun defterlerden sızıp etrafını kuşatıyorlar. Gözlerin açık veya kapalı, fark etmiyor. Oradalar. Önceleri dışarıda karşılaşıyordun. Sokaklarda. Gittiğin yerlerde hafızanda canlanan bir hatıranın içinden ansızın çıkıveriyorlar, peşinden geliyorlardı yol boyu. Tarık Tufan / Tuhaf Dergi, Sayı: 27
Gemi
Uzun... Çok uzun zaman önce... Dünya denizlerinde bir gemi; hırçın dalgalara, acımasız fırtınalara ve bütün zorluklara karşı cesaret ve inançla karşı koyarak yol alırdı. Geminin tayfası da en az gemi kadar cesur ve azimliydi. Gemi, upuzun direkleri, kocaman yelkenleri ve devasa yapısı ile adeta vahşi bir deniz canavarına benziyordu. Zamanın başlangıcından bu yana denizlerde yolculuk ediyordu sanki. Garip tayfası ve gizemli yolcuları ile bu dünyaya ait değildi belki de! Tuhaf ama sanki hiçbir yere ait değildi...
Tutunamayan, gidici olduğunun bilincinde. Bu da her daim yolda olma fakat hiçbir yere varma varma telaşında olmama halini getiriyor. Çünkü herhangi bir yere ait olmanın mümkün olmadığını düşünüyor. "Aşağı yukarı ne kadar bir süre bulunacağımızın belli olduğu bir dünyaya geliyoruz. Burada neyi sahiplenelim? Geliş şeklimiz de gidiş şeklimiz de belli" diyor. Velhasıl, tutunamama hali, içine düşülen bir kuyu değil, kapılardan geçile geçile ilerlenen bir yol. Esasen durursan düşeceksin o kuyuya. Hatta esas duruşta düşeceksin! Ahmet Mümtaz Taylan / Tuhaf Dergi, Sayı: 23
885 öğeden 871 ile 880 arasındakiler gösteriliyor.