Hrant Dink, Ermeni sorununun emperyalist devletlerin sofrasında meze yapılmasına da karşıydı. Bu devletlerin Ermeni soykırımı iddialarında, Ermenistan'dan yana tavır sergilemelerini samimi bulmuyordu. Dink bu konudaki fikirlerini 1 Kasım 2004 tarihli Birgün gazetesinde şöyle ifade ediyordu: "Benim geçmiş tarihimin ya da bugünkü sorunlarımın, Avrupalarda, Amerikalarda sermaye yapılması zoruma gidiyor. Bu öpmelerin ardında bir taciz, bir tecavüz seziyorum. Geleceğmi geçmişimin içinde boğmaya çabalayan emperyalizmin, alçak hakemliğini kabul etmiyorum artık. O hakemler geçmiş çağlarda arenalarda köle gladyatörleri birbiriyle vuruşturan, onların vuruşmasını büyük bir iştahla seyreden, sonunda da kazanana, yaralının işini bitirmesi için başparmağıyla işaret veren diktatörlerin ta kendileridir. Bunun için de, bu çağda ne bir parlamentonun hakemliğe soyunmasını kabul ediyorum ne de bir devletin. Gerçek hakem halklar ve onların vicdanlarıdır. Benim vicdanımda ise hiçbir devlet erkinin, hiçbir halkın vicdanı ile boy ölçüşemez. Benim tek isteğim canım Türkiyeli arkadaşlarımla ortak geçmişimi alabildiğine etraflıca ve o tarihten hiç de husumet çıkarmamacasına özgürce konuşabilmek. Bunu bir gün Türklerle Ermenilerin de kendi aralarında konuşabileceklerine yürekten inanıyorum. Özellikle de Türkiye ile Ermenistan'ın kendi aralarında da her bir şeyi rahatlıkla konuşabilecekleri ve düzeltebilecekleri ve onlar konuşurken benim ilgisiz üçüncülere dönüp, 'Size de artık üç nokta düşer.' diyeceğim günleri iple çekiyorum."
Sayfa 352Kitabı okudu
Hrant Dink: Beni Ermeniler de sevmiyor, Türkler de.
Hrant Dink'n, "Beni Ermeniler de sevmiyor, Türkler de." demesi boşuna değildir. Çünkü Hrant Dink, Ermeni soykırımı tartışmalarında sadece Türkiye'nin resmi tezlerine karşı çıkmıyordu. Ermenilerin, "Türkiye soykırımı kabul etsin." isteklerini de bir dayatma olarak nitelendirdiğini söylemişti. Almanya'dan Avrupa Parlamentosu üyeliğine seçilen Türk işadamı Vural Öger de "Hrant, Brüksel'de Ermenilerle kavga etti. Türkiye'yi desteklediği için ona, sen ne biçim Ermeni'sin dediler." diyordu. Fransa'da, Ermeni soykırımını inkar suçunu öngören tasarı tartışılırken, "Paris'e gidip, Ermeni soykırımı yoktur diyeceğim. Beni tutuklasınlar." demişti.
Sayfa 350Kitabı okudu
Reklam
Sevgi Erenerol: Hrant Dink'i Ermeni Diasporası Öldürmüştür
Bütün şüphelerin milliyetçi kesim üzerinde toplandığı bir sırada Sevgi Erenerol'un yaptığı açıklamalar konuyu bambaşka bir yöne çekmiştir. Türk Ortodoks Patrikhanesi adına konuşan Sevgi Erenerol, Hrant Dink'in Ermeni Diasporası tarafından öldürüldüğünü iddia etmiş ve şunları söylemiştir: "Onu öldüren Ermeni Diasporası ve ardındaki güçtür. Dink, son zamanlarda onların işlerine çomak soktu. Çünkü kullanıldığını anlayıp uyandı. Ermeni soykırımı iddialarında tamamen Türklerden yana tavır almaya başladı. Güneydoğu'daki Kürtleri 'Oyuna geliyorsunuz.' diye aydınlattı. Ancak bu onun sonu oldu. Kullanıldığını fark edince ortadan kaldırdılar. Tetiği çeken kişinin soyadının Samast (Kilise Bekçisi) anlamına gelmesi önemlidir."
Sayfa 350Kitabı okudu
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Türk Katolikler'i bu tören öncesinde, 5 dilde broşür bastırdı. Türk Katolik cemaati, Papa 23'üncü Jean'un Türk milletine duyduğu yakınlığı ve sevgiyi dile getiren Türkçe, İn-gilizce, İtalyanca ve Fransızca broşürler dağıttı. Broşürlerde Papa Jean'ın 1939 yılında İstanbul'da bulunduğu sırada söylediği iddia edilen "Ben Türkleri Seviyorum" sözü yer aldı. Papa cenneti garantileyince de Türkleri Ermeni soykırımı ya-lanına sarılarak düşman diye gösterdi. Ayrıca papanın fotoğrafının bir yanında San Pietro Kilisesi, diğer yanında Ayasof-ya Camii bulunuyordu.
Avrupa'nın tüm kaçan Yahudileri Türkiye'deki Bo- ğazlar üzerinden Filistine ulaşmaya çalıştı. Tabi kimisi de Amerika'ya kaçtı. 30 bin Yahudi 40 gemiyle aralıklı olarak Balkanlardan yola çı- karak, Boğazlardan geçip Filistine ulaştı. Bazı Türk gemileri de gizlice Yahudileri kurtarmaya çalıştı. Ama bunlardan "Mevkure" isimli Türk gemisi, bilinmeyen meçhul denizaltılar tarafından vurulup batırılmıştı. Bu eylemleri yapanlar, paraya ve güçlü istihbarata sahip Nazilerdi. Yolcuların karantina şartları altında bekleyişi iki ay sürdü. Nihayet İngiltere 16 yaşından küçük çocukların gemiden indirilme- lerine müsaade etti fakat Türkiye buna yanaşmadı. Türkiye'nin bu kararında Almanyadan çekinmesinin etkisi olduğu ifade ediliyor. Dönemin başbakanı Refik Saydam'ın "kimsenin istemediği kişilere burası yurt olamaz." dediği iddia ediliyor.
Sayfa 357 - Erasmus yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ahmet İnsel, 15 Mayıs 2005 tarihli Radikal gazetesinde "Fransa, Cezayir ve soykırım" adlı bir yazı kaleme almıştır. Ahmet İnsel bu yazısında Cezayir'de Fransa'nın yaptıklarını özetleyerek sonuçta "Cezayir'de Fransız ordusu ve milislerinin yaptıklarını bir soykırım olarak tanımlamak belki zordur. Ama bunların insanlığa
Sayfa 159Kitabı okudu
Yıllardan beri dünyanın ve Türkiye'nin gündemine sistemli bir şekilde getirilen "Ermeni soykırımı" iddiaları, Türkiye'ye yönelik 1800'lerde "Doğu Sorunu" adı verilerek yürütülen büyük bir savaşın psikolojik boyutudur. Ermeni soykırımı iddiaları ile konvansiyonel savaşlara ara verilen dönemlerde Türk milletine yönelik olarak büyük bir psikolojik savaş yürütülmektedir. Bu savaş, kansız bir savaştır, ancak bu savaşın kaybedilmesinin sonuçları klasik silahların kullanıldığı savaşları kaybetmekten daha tehlikelidir.
Unutursak kanımız kurusun
15 Mart 1921'de, Sogoman Teyleryan adlı bir Ermeni genci tarafından vurularak öldürüldü. Evinin karşısında bir daire kiralayarak aylarca onu gözlemiş olan katil, mahkemede, Ermeni soykırımı sırasında ailesinin öldürüldüğünü, bu nedenle cinayet işlediğini öne sürdü; davaya katılan Türk tarafının tanıklarının dinlenmesine bile gerek görülmeden beraat ettirildi. Aynı dönemde, Talât Paşa'nın yanı sıra, bir biri ardınca Avrupa'da yaşayan İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden, Said Halim Paşa, Bahaeddin Şakir ve Azmi Bey ile Tiflis'te bulunan Cemal Paşa da Ermenilerce öldürüldüler. Tarihçilerin birçoğunun belirttiği gibi, bu terör yalnızca Ermenilerden kaynaklanmıyordu; tetiği çeken, gerçekte emperyalizmin eliydi.
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası Kültür Sanat Yayınları
Sözde Soykırımlar
İsrail topraklarına dönmemekte ısrar eden Yahudileri korkutmak amacıyla birkaç katliama izin verildi ve söylenenden çok daha az kişinin öldüğü bu katliamlar kullanılarak sözde milyonların yok edildiği Yahudi katliamı senaryoları üretildi. Şimdi aynı katliam senaryosu Ermeni soykırımı adı altında Türklere uygulanmaktadır bu saçma soykırım masalı Türklere yüklenecek ve böylece Türkiye 100 milyonlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalacak bu da Türk ekonomisi için büyük bir darbe olacaktır
Sayfa 201Kitabı okudu
Reklam
"Türkiye'de 1954'te başlayan Türk okullarının misyoner okulu haline dönüştürülüp derslerin İngilizce olarak yapılması ihaneti, dünyanın her yerinde duyanı hayrete ve dehşete düşüren en bariz bir kültür ve dil soykırımı olayı."
Sayfa 91 - AlfaKitabı okudu
Yunanistan'a giden Doğu Karadeniz Rumları diğer mübadil Rumlar gibi yeni vatanlarına entegre olmakta çeşitli zorluklar çekmişlerdi. Karşılaştıkları en önemli problem kimlik kriziydi. Yunanlar bu kişileri kabul etmekte zorlanmışlardı. Aynıca, Yunanistan'da siyasi ve sosyal hayat 1974'e kadar büyük çalkantılarla geçmişti. Bu sırada
Sayfa 139 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Yunan parlamentosunda siyasi partilerin hemen hepsi bu kararları desteklerken bazı çevreler Türkiye'nin Rumlar'a karşı soykırım yapmakla suçlanmasının tarihsel olarak yanlış olduğunu ifade etmişlerdi. Salim Gökçen, bazı Yunan gazetelerinin, "soykırım" ifadesinin kullanılmasının ve Türkiye'nin böyle bir suçla karşı karşıya
Sayfa 23 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Her ne kadar bu iki ülke arasında 1930'daki yakınlaşmadan içerik olarak farklı bir ilişki gelişmişse de 1999'dan sonra artık iki ülke birbirine en azından savaş tehditleri savurmayı bırakmışlardır. Bunun sebeplerinden bir tanesi de Yunanistan'ın Türk- Yunan sorunlarını Türkiye-AB sorunları haline dönüştürmeyi başarmasıdır. Ege sorunları ve Kıbrıs meselesi gibi Türk-Yunan ilişkilerindeki en önemli sorunlar bugün artık Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki sorunlar haline gelmişlerdir. Bununla birlikte, Yunanistan ve Rum-Yunan diasporasındaki bazı çevreler mevcut sorunlara bugün kendi icat ettikleri "Pontus Soykırımı"nın Türkiye tarafından tanınmasını ekleme çabası içerisine girmişlerdir.
Sayfa 13 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Pontus soykırımı iddialarının ağırlık merkezini Türk tarihçiliğinde Milli Mücadele dönemi olarak adlandırılan 1919-1922 yılları arası dönem oluşturmaktadır. İddialara göre bu dönemde Ankara Hükümeti daha önce İttihat ve Terakki Partisi yöneticilerinin başlattığı Doğu Karadeniz Rumları'nı yok etme politikasını zirveye ulaştırmıştır. Bu çalışma da Paris Barış Konferansı'nın toplandığı 1919 yılının başlarından 1923 yılında Lozan'da karar altına alınan Türk-Yunan mübadelesi arası dönemi incelemektedir. Paris Barış Konferansı sırasında Doğu Karadeniz
Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
338 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.