Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Tarihsel olarak Genelkurmay Başkanlığı 1960 darbesinden sonra dış politika karar alma sürecinin aktörlerinden biri olmakla kalmamış, daha da önemlisi demokratik olarak seçilmiş hükûmetlerin üzerinde MGK gibi kurumsal aygıtlar yoluyla denetim gücüne sahip olduğu için dış politikanın yönünü ve sınırlarını belirleyebilmişti.
Sayfa 247
1980'lerin ikinci yarısı ve 1990'lar hem Kürt siyasî hareketinin hem de İslâmcı hareketin Kemalist devlet yapısına meydan okuyacak ölçüde güçlenmesine tanıklık etti.
Sayfa 250
Reklam
Türkiye'nin Körfez Savaşı sırasındaki politikasının sonucu, savaş sonrası Irak'ta oluşan güç boşluğunun PKK'nın Irak'ı bir üs olarak daha etkin bir şekilde kullanmasına yol açmasıydı. Bu sayede artan terör olayları özellikle Kürtlerin yoğunlukta bulunduğu Doğu ve Güneydoğu bölgelerini 1990'lar boyunca düşük yoğunluklu bir savaş bölgesine dönüştürdü.
Sayfa 236
Yeni Osmanlıcılık Cumhurbaşkanlığı döneminde Turgut Özal'ın temel dış politika ideolojisi iken, fırsatçılık bu ideolojinin olanağı, aktif dış politika da hayata geçirilmesiydi.
Sayfa 222
12 Eylül darbesi ABD ile ilişkilerde radikal bir kırılmayı temsil etmemiş, sadece 1960'lar ve 70'lerde yaygınlaşan Amerikan karşıtlığını zor yöntemiyle ortadan kaldırarak iki ülke arasındaki yakın ilişkilerde sorun çıkaran dinamiklerden birisi olan toplumsal muhalefeti ortadan kaldırmıştı. Böylelikle Amerikan karşıtlığının yerini Amerikan öykünmesine bıraktığı 1980'li yıllar boyunca gerek askerî yönetim, gerekse Turgut Özal hükûmetleri Ankara ve Washington arasındaki ilişkilerin restore edilmesinde hiçbir muhalefetle karşılaşmadılar.
Sayfa 201
İsrail’e yönelik mesafeli ve eleştirel politikanın Türkiye açısından en önemli getirisi Arap ülkelerinin 1973'te aldığı ve İsrail'i destekleyen ülkelere petrol ambargosu koyma kararından muaf tutulması oldu.
Sayfa 188
Reklam
Neoliberal yeniden yapılanma ile birlikte Türkiye'de iktidar bloğunun temel çekirdeği, sermayenin dışa açılmasını sağlayan kesimler ve düzenin korunmasını gözeten askerî/kamusal bürokrasiden oluşmaya başladı.
Sayfa 197
1945 sonrası ekonomik yardım ihtiyacı Türkiye'yi ABD eksenli tek yönlü bir dış politikaya zorlarken, 1970'lerde akut hâle gelen yardım ihtiyacı Türkiye'nin çok yönlü dış politikasının temel motivasyonunu oluşturmuştu.
Sayfa 169
Ege Denizi bağlamında yaşanan gerginlikler, Türkiye'nin tehdit algısını yeniden gözden geçirmesine neden oldu. 1970'lerin sonunda temel tehdidin kuzeyden yani Sovyetler Birliği'nden değil, batıdan, yani Yunanistan'dan geldiği dile getirilmeye başlandı.
Sayfa 182
NATO ittifakı Türkiye'nin Batılı kimliğini onaylayan temel kurum olarak kaldı ve Moskova ile yakınlaşmanın devletin bu 'ontolojik' ilişkisine zarar vermemesine dikkat edildi.
Sayfa 162
Reklam
1964 yılına kadar gerek 27 Mayıs sonrası iktidarı devralan askerî rejim, gerekse İnönü hükûmetleri en az Demokrat Parti kadar ABD'ye angaje bir dış politika sürdürdüler.
Sayfa 150
Millî Güvenlik Kurumu (MGK)
Dış ilişkilerdeki 'sabit' ve hükûmetten hükûmete değişmeyen ilkelerin 1960 sonrası dönemde koruyucusu MGK olmuş ve bu kurum dış politikanın temel ideolojik pozisyonunu sürekli kılan kurumsal bir işlev üstlenmiştir.
Sayfa 144
Türkiye'nin ulusal güvenliğini tek başına ABD'ye endekslemesinin problemli bir dış politika tercihi olduğu fikri, 1960'ların ikinci yarısında Türkiye'deki sol hareketlerin de katkısıyla önemli bir karşılık bulmaya başladı.
Sayfa 140
Türkiye, 29 Mart 1949'da İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülkeydi.
Sayfa 132
Türkiye'nin üçüncü dünyacı bağımsızlık hareketlerine yönelik mesafeli politikası sömürgecisi Fransa'ya karşı Cezayir'in başlattığı bağımsızlık savaşı sırasında da kendini gösterdi. 1955 yılında sömürgeci geçmişe sahip Asya ve Afrika ülkeleri Cezayir konusunu BM Genel Kurulunun gündemine getirdiğinde Türkiye konunun gündeme alınmaması yönünde oy kullandı.
Sayfa 128 - Alfa
47 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.