Hayatta istediği hemen hemen her şeye kavuştuktan sonra,varlığının hiçbir anlama gelmediği sonucuna varmıştı,çünkü her gün aynıydı.Böylece ölmeye karar vermişti.
Kuşkulu ve ürkektim.İnsanlara,ancak benim yanımda oldukları zaman güveniyordum.Benden ayrılınca beni yargılamaya başlayacaklarını ve tekrar bana döndüklerinde,artık eski sevgilerinin tükenmiş olacağını düşünerek korkuyordum.İnsanlara çok önem veriyordum aslında.Yatağa yatınca,o gün yapmış olduğum aptallıkların utancı içinde kıvranırken,bütün bu kusurlarımı onların da görmüş olduğunu ve onların da yatağa yattıkları zaman,benim gibi,olayları gözden geçirince benim saçmalamış olduğumu birden göreceklerini ve benden nefret edeceklerini,daha kötüsü,artık bana aldırmayacaklarını düşünüyordum.
En kötüsü,hayır demeyi öğrenemedim.
Yemeğe kal,dediler:kaldım.
Oysa,kalınmaz.Onlar biraz ısrar ederler;
sen biraz nazlanırsın.Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu,şu sözünün eri olmak yok mu;bitirdi,yıktı beni.
Bu sabah uyandığım zaman,gecenin sıkıntısı göğsümden kalkmamıştı.
Demek ölüm bu,diye düşünüyordum.
Gecenin sıkıntısı,öğleye kadar sürdüğü için,sabahın verdiği diriliği yaşayamıyorum.
Öğleden sonra da akşamın hüznü çöküyor.
Bu acelemiz nedir Olric?İnsanlardan,bütün insanlardan kaçıyor muyuz yoksa?
Onların içine çıkmaktan korkuyor muyuz?
Üstüme doğru gelip,demek sensin diye parmaklarını sallamalarından mı korkuyorum?