Erzâde

İçinde yaşadığımız medeniyet bizi kolay karar verme mecburiyeti altında tutarak karar verme gücümüzü azaltıyor. Hakkında karar vereceğimiz öyle tercihlerle yüzyüze geliyoruz ki bunlar insan oluşumuz ve insan kalışımıza yol açan kararı verme mevkiimizi tahrip ediyor. Ticari malların markalarından birini tercih kararı almak zorunda bırakılıyoruz. Siyasi partilerden birini oylarımızla destekleme kararı karşısında bırakılıyoruz. Televizyon kanallarından hangisinin bombardımanına maruz kalacağımızı kendimiz kararlaştırıyoruz. Bütün bu "kolay" kararlar, bize sunulan tercihlerin mahiyetini sorgulayarak alacağımız "zor" karar verilmediği taktirde bizi insanlığımızdan koparıyor. Çünkü böylelikle insan oluşumuzun temelinde yer alan bir özellik bizim o temelin üzerinde yükselecek binadan yoksun kalacağımız biçimde kullanılıyor. Varsa insanlığımız yıkılmak, olacaksa insanlığımızın teşkiline engel olunmak isteniyor. Bu tahrip faaliyetine sanki bu yıkım gerçekleşmiyormuş gibi davranarak, yani bize sunulan tercihlerden birinde karar kılarak karşı çıkamayız. İnsanlık lehine karar vermek için önce bize sunulan tercihler arasında seçim yapmanın bizi "karar verebilen" mevkiine getirip getirmediğine bakmamız lazım.
Reklam
Savaş; yeryüzünü sarsan ümit duygusu, açlık ve intikamın/çaresizlik ve arzunun ezeli dansı. İnsanın hissedebileceği en şiddetli aşk ve mağlubiyet duygularıyla başını döndüren,ruhun bitmek bilmeyen hayvani doyumsuzluğuyla beslenen,hırs, ihtiras, kahramanlık ve şehvet duygularıyla yüceltilenbitimsiz ayin. Kan ve şiddetin, meydanların o dramatik vebüyüleyici atmosferindeki alabildiğine tehditkâr ve tutkulugöz-göze gelişleri! Hiç durmaksızın büyüyen, tüm gerilim vediyalektiğiyle en az beş bin yıllık acımasız, doyumsuz bir ihti-ras nesnesi olarak kalplerimize musallat olan şehvetli bir şey-tan; savaş. Yıkım sanatı. İnsandan mülhem ve insanla kaim.

Reader Follow Recommendations

See All
Evrensel bir hukuktan ve siyasetten bahsetmek mümkün değildir. Esasen insanlık tarihinin konusu, vahye tabi olan İslam milleti ile hevasına tabi olan küfür milleti arasındaki mücadeledir.
Sayfa 129
"-Bütün sözlerimiz bir ulumadan ibaret. -Bir şair değilsen elbet. -Şair hastadır. -Şiir, dilin melankoliye tutulmasıdır." ...
Reklam
-Her şeye bir isim bulmak lazım. Kelimeler olmadan düşünemeyiz. Çok kelime bulmak lazım, çok kelime, çok medeniyet...
Ağlamak... O da ne? Gözler mi değişti? Değişen biz miyiz sözler mi değişti? Taş erirmiş derler bir mişli zamanda. Aşk uçtu söz kaldı dünya değişti!
Sırtına yalnız çocukları al. Yalnız kadının için gevezelik et. Yalnız annen için çocuklaş. Ustaların karşısındaymış gibi çal, gül bahçesindeymiş gibi söyle, mürekkebin altınmış gibi yaz. Sonsuzda yankılanmasını isteyeceğin sözleri konuş. Sonsuzda yansımasını isteyeceğin gibi yaşa. Zarif ve cesur, büyük ve dingin, sakin ve mütebessim... Olabileceğin en güzel ve en güçlü adam ol. Seni var edenin sendeki varlığını kutsa.
Beşerleri kan ve çamurdan ibaret olmaktan kurtaran ders... Aşk!
Başyücelik Emirleri - Vaizler
· Bu emirden itibaren camilerdeki vaaz ve ders kürsüleri, bu kürsülerin gerektirdiği üstün şartları nefslerinde pırıltacak insanlar yetişinceye kadar boş kalacaktır. · Camilerde Müslümanlara bütün dinî ve hayatî incelikleri anlatmaya memur üstün şartlı nefslerin yetiştirilmesi işi, yakın ve uzak mazi dâhil olarak, örneksiz bir inkılâp
Sayfa 184Kitabı okudu
Reklam
Hakikat kazanmak zorunda değildir fakat hakikat olmak zorundadır.
İlerle! Çünkü sen bir efendisin. İlerle; belâlar birlikte gelsin. Öldüğünde zaten dinleneceksin. ... Düşün zoru, kaldır ağırı yerden Ve bir âbide oy kendi kendinden.
Sahabîlerden herhangi birine dil uzatan kimse, dine suikast ve hıyânet rûhunun temsilcisidir. Sahabîler, peygamber kuşağı halinde bütün renkleri havî ve her biri kendi mizaç husûsiyeti içinde bu tonları tutan tek bir buluttur.
Göçebenin Gözünden Yerleşikler Şehirlerde yaşayanlar daha da imansız. Çünkü şehirlerde felaketin de nimetin de pek çok çehresi vardır. O yüksek binalar elmasların içindeki aynalar gibi suretleri çoğaltıyor sanki. Şehre iyilik geliyor; yüz çeşit tezahür doğuyor. Şehre bela geliyor; yüz çeşit tezahür daha doğuyor. Bu suretler sağanağında yolunu şaşırıyor aptallar, sokaklar birbirine karışıyor, her sokak başında bir ayna ve her aynada yeni bir put. Ne çok sebep var şehirde ve ne çok müsebbip! Allah'ın kelimelerini yazmaya nasıl ki denizler mürekkep olsa da kifayet etmezse, bunların tanrılarını saymaya da her suretin bin dili olsa takat getiremez.
Sayfa 104Kitabı okudu
bu ses çağa vurulacak mühürü taşıyan bin tufan yaşamış bin engel aşanların bu ses -insanı kobay- dünyaya hesap soruşun bu ses o mana: inançtan işlemez kurşun
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.