Sustum
Merhaba kara kalem yalnızlığın
körpe gençliğini yaşayan sol yanım
Dün kalleş ilan etti birileri beni
Sustum , sustum çünkü işim olmayan şeylere
Sözlere, cümlelere , şiirlere
Ve sonu gelmez nice şeylere
Bir Bingöllü olarak yer yer güldüren yer yer ağlatan harika bir eseri (ikinci kez okuyup) bende uyandırdığı duygularla anlatmak isterim.
2003 Bingöl depremini yaşayan biri olarak bu eser öyle anıları depreştirdi ki bende yeri geldi ağladım okurken. Benzer bir yaşanmışlığımız vardı Vuso'yla(Yusuf'la). Bir deprem diyip geçmek olmuyordu işte. Anne,baba, kardeşlerini kaybetmiş bir Vuso vardı. Bir de çocukluk sevdası olan Esra'yla yollarını kaybetmiş bir Vuso. Bingöl şivesiyle, Bingöl sokaklarıyla, Bingöl acılarıyla yoğrulmuş bir Vuso vardı bu romanda. Hepsi yaşanmış , hepsi zerre zerre işlenmişti ruhuna,bedenine, herşeyine. Bende aynı Vuso'yla aynı yaşlardaydım deprem olduğunda. Kaybettiğim bir yakınım yoktu belki ama memleketim en büyük acım olmuştu. Mısto gibi bir dostum da vardı. Hala daha görüşür hala daha uzakta da olsak arada bir yaz tatillerinde hasret gideririz; aynı Mısto ile Vuso gibi. Esra'ya gelince ben pek Vuso gibi ilkokul aşkı yaşamadım lakin lise aşkı yaşayıp , eşimle tanışmıştım. Bu roman biz Bingöllülere nice maziyi hatırlatır, ama Bingöllü olmayana da depremi , çocukluğun saf ve masumiyetini, bir gencin doktorluk yolundaki azmini, cesaretini anlatırır durur.
Yüreğine, kalemine sağlık azizim.
Sen Anne ve babana hayırlı bir evlat ; abine , ablana ve kardeşine de yiğit bir İsmail olmuşsun.
Bu romanın devamı gelsin İsmail Bayram kardeşim. Telefonun ucunda bir alo diyen Esra vardı. Peki ya sonra ne oldu?
Bil İstedim
Badanalı cümleler içinden yazıyorum
Körpe sığırcık kuşlarından
Dillendiriyorum sana dair ne varsa
Bu harp muhasarası değil
Yürek yangınıdır
Cevap
geceye gebe gündüzün
doğum sancısıydı bu akşamüstü kızıllığı
cemre önce suya
sonra toprağa
ve sonra da havaya
ültimatom vererek ilan etmişti küskünlüğünü
tabiat ana ne yapacağını şaşırmıştı artık
hiç bir tanrı müdahalesi de yoktu ortalıkta
kıyamet öncesi sessizliğin skeci miydi olanlar
yoksa
figuranlar mı isyan etmişti bir anda
bilinen bir şey varsa
oda bilinmeyen bir bilinmezliğin
bilinir oluşuydu
doğa üstü olaylar değil bunlar
doğa karşılığı cevaplardı olanlar
Ümit Azak
Azizim
burjuvazi dayatmalarla yıpranmak yerine
kuru ekmeğe talip bir işçinin
gözyaşında yaşamaya değer azizim
janjanlı ürpertilerin canı cehenneme azizim
kömür karası hayaller kurmak en güzeli
şehir hayatına adapte olmuş şiirler değil
tarhana kokan Anadolu şiirleri
yazmak gerek azizim
rapmiş , popmuş çok alaturka
Aşık Veysel'i , Neşet Ertaş'ı dinlemek
Uzun ince bir yolda Zahide'ye aşık olmak
ne de güzeldir be azizim
Velhasıl-ı kelam
Kıymet bilelim azizim kıymet
Gerisi gelir elbet
Ümit Azak
Bir Şiir Daha Yazabilmek Senin Adına
kahve gözlerine kırk asır şiirler yazsam
anlatamam
/ tecahül-i ârif eyle
ve gözlerini gözlerimden kaçırmadan dinle