William Morris’ in ve Thomas More’ un dile getirdikleri özlemin, yani her çeşit kötülükten arınmış, tertemiz, yepyeni, başka bir dünyada özgürlük ve mutluluk içinde yaşama özleminin, insanoğlunun benliğinde öylesine derin kökleri vardır ki, ütopyaların hep yazılacağı umulurdu. Oysa yirminci yüzyılda geleceği ele alan birçok kitap gene yazıldığı halde, bunlar yeryüzü cennetlerini değil, yeryüzü cehennemlerini anlatmaya başladılar. Karanlık bir kötümserliği yansıtan bu kitaplara artık ütopya denilemeyeceği için, eleştirmenler bu anti-ütopyalara yeni bir ad bulup “dystopia” dediler.