“Tanrım, bana değiştiremeyeceğim
şeyleri kabul etme gücü,
değiştirebileceğim şeyleri değiştirme
cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı
anlayabilme sağduyusu ver.”
"Ve güldün rengârenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin."
Sezai Karakoç
Çocuklarımızı sorunlardan, hayal kırıklıklarından ve kalp kırılmalarından koruyamayız belki ama bunlarla daha iyi başa çıkmalarını sağlayacak araçlarla donatabiliriz.
İnsanın hayatta en büyük zevkinin bugünkü gibi oburluk, sefahat, kibir, övünme, kıskançlıktan gelen rekabet gibi hırs zevkleri değil de, aydınlığa, acımaya hizmet etmek olduğu düşüncesi sadece bir hayal midir?
"Size gerçek, gerçeğin ta kendisi olarak diyorum ki: Toprağa düşen bir buğday tanesi yok olmazsa, yalnızca bir buğday tanesi olarak kalır; ama yok olursa, o zaman bereketli ürün doğurur."
Diyelim ki ölümsüz ahengi sağlamak için acı çekmemiz gerekiyor, kabul. Ama çocukların ne ilgisi var bununla, lütfen söyler misin bunu bana? Onların hayatta acı tatmak, ıstırap çekmek pahasına ahenk satın almalarına ne gerek var?
Diyelim ki, derin bir acım var; karşımdakinin acımın ölçüsünü tam olarak öğrenmesi olanaksızdır. Çünkü o hiç bir zaman benliğime giremez, sadece bir başkası olarak kalır.