Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bahar'ın arzularını o kadar çok görmezden gelmeseydim, diyorum böyle anlarda. Bahar'ın gözlerinde gördüğüm arzuyu itmeseydim, ötelemeseydim her şey o kadar başka olurdu ki... Ah Ozan, ah! Dünya saati senin saatinle bir değildi. Akreple yelkovan üst üste gelmiyordu, saatinin ayarı şaşmıştı, önemli olan dünyanınkiydi ama sen bildiğini okudun. Öyle olmasaydı, dünyayı senin etrafında dönüyor sanmasaydın, Bahar'ın sessiz çığlıklarını görseydin... Ya da bunlar hep kuruntuydu. Bir yerde her şey olacağına varıyordu. Yakınmak nafileydi."
Sayfa 247 - Pukka Yayınları, OzanKitabı okuyor
Uyumadan önce;
Bismûke Allahümme ementü ve ahya... ( Hatırlatana 100 şehit sevabı verilir.)
Reklam
Bu gece Hıdırellez ya uyumadan önce biraz tuz yicem bakalım rüyamda biri bana su verecek mi sjsjjskdks
HATIRLANMASI GEREKEN FİKİRLER
1-Hazine sandığı içinizdedir. Yürekten dilediklerinizin Hayat bulması için, içinize dönün 2- Tüm zamanların en yüce insanlarının bildiği muhteşem sır bilinç altına erişme ve bilinçaltının güçlerini serbest bırakma becerisiydi. Siz de bunu yapabilirsiniz. 3- bilinçaltınız tüm sorularınıza yanıt verebilir uyumadan önce bilinçaltınıza, "Saat altıda 6 da uyanmak istiyorum," derseniz, sizi tam olarak o saatte uyandıracaktır.
Sayfa 31 - DiyojenKitabı okuyor
Seni bekliyorum. Uyumadan önce, bayramlıklarını yatağının yanında hazır tutan çocuklar gibi. Öylesine heyecanlı, öylesine tutkulu...
İnsan mutsuz uyumamak için uyumadan önce cimilli ibo dinleyebilir.
Reklam
Prenseslik Müessesesi
"Bir tek senin yanında prenses oluyorum." "Giderken tacı alırım, ona göre. Yalnızca bu evin sınırlarında geçerli prenseslik müessesesi."
Sayfa 208 - Pukka Yayınları, Bahar, OzanKitabı okuyor
"İnsan ister istemez güneşin kendisini hiç terk etmeyeceğini düşünüyor, üzerinde bedenine yük edecek bütün kıyafetlerden arınmak istiyordu."
Sayfa 207 - Pukka YayınlarıKitabı okuyor
"Bardakları elime tutuşturup mutfaktan çıktı, neşesi yerindeydi. Ben de terasa döndüm. Âşık ve Narin kafesinin üzerinde öylece dip dibe oturuyordu. Kahvaltı soframız hala duruyordu. Ben kalktığım sandalyeye oturup kollarımı aynı şekilde getirdim, yaslandığım yerden kule dibini seyrediyordum. Güneşli bir pazar gününü değerlendiriyordu insanlar. Sonra bir şey oldu. Sanki bir böcek uçarken yanlışlıkla kafama çarpmıştı. Daha ne olduğunu anlamadan Ozan başıma bir şey kondurdu. "Ne oluyor?" diye çırpınırken, "Taç kargoda kalmış, komite bunu geçici olarak gönderdi," dedi. Başıma yerleştirmeye çalıştığı şey; 3 gazlı bezin örülüp birbirine bağlanması ile oluşan bir halkadan ibaretti. İki yanına maydanoz yaprakları tutuşturulmuştu. "Evde hiç çiçek yokmuş," dedi sonra telaşla. "Ne bu?"deyişim safçaydı. O ise gamzesini göstere göstere, "Prenses tacı," dedikten sonra hemen ekledi. "Olmamış mı, ne olduğunu bile anlaşılmıyor mu?" Neredeyse ağlayacaktım. Nasıl zor tuttum kendimi... Dost canlısı bir insan değildim. Kötü biri değildim ama çok iyi bir insan da sayılmazdım. Aslında ben hiçbir şeydim. Ve Ozan gibi birinin bana önce cumartesi gecesini, sonra anılarını, çocukluk yatağını, pazar gününü, sofrasını, sonra da elleriyle yaptığı bir tacı vermesi... Gel de inan rüya görmediğine. Gel de inan gerçek oluşuna."
Sayfa 205 - Pukka Yayınları, BaharKitabı okuyor
Bir şekilde bir yerde uyumadan önce iyi geceler yazısını görmek iyi hissettiriyor
Reklam
Uyumadan önce bir film bulmak için sinema kanallarını tarayacaktım, karşıma genellikle son yıllarda moda olan festival filmlerinden biri çıkacaktı, bir adam eve gelip “Merhaba” diyecekti, kadın dört dakika sonra “Hoş geldin” diye cevap verecekti, böylece bir kez daha, kalabalıktan nefes alınmayan bu ülkedeki yalnızlık ve iletişimsizlik mesajlarını almış olacaktım.
Sayfa 29 - İnkılap KitabeviKitabı okuyor
"Aslına bakarsanız Ozan babasını epeyce benziyordu. Bu kıyaslama için bol bol baktım Ozan'ın yüzüne Hatta galiba Ozan'ın yüzüne. İlk kez bu kadar detaylı bakmıştım. Güzel bir yüzü vardı. Çoğunlukla temizdi. Nadiren kirli sakallı görüyordum onu kütüphanede. Saç renklerimiz benziyor gibiydi. Belki benden biraz daha kahverengidir Ozan. En baskın farkında ise gülmekti. O çok gülüyordu, mutlu bir adamdı, gülmek ona gerçekten yakışıyordu. Gamzesi de gülüşü taçlansın diye yanağına kondurulmuştu. Bense hemem hemen hiç gülmüyordum. Gülünecek ne vardı ki?"
Sayfa 200 - Pukka Yayınları, BaharKitabı okuyor
"Bazen diyorum kendime; sen gerçekten silik bir hayatsın Bahar. Ölürken arkanda adam akıllı bir fotoğraf bile bırakamayacaksın... Sonra kızıyorum bir şeylere. Ben böyle olsun istemiyorum. Yırtarım öyle kaderin sayfalarını... Görmezden gelindiğim bir hayat değil, aksine insanların parmakla gösterdikleri bir hayat istiyorum. Tabii hep içimden diyorum bunları. Hep."
Sayfa 200 - Pukka Yayınları, BaharKitabı okuyor
"Kapıdan çıktığımızda bir akşam üzeri girdiğimiz acı kırmızı otelin, gece görüntüsüne baktığımı da hatırlıyorum. Ahşap panjurlu pencerelerden biri açıktı. İçeriden loş bir ışık yükseliyordu. Uçuşan bir perde vardı. O odada olmak istedim. Hatta Ozan'a bir gün o otelde turist gibi kalmak istediğimi de söylediğimde; Ozan, "Tamam" dedi. "Kaldırız." Halbuki neden beraber kalalım? Ama buna da güldüm. Gülme fukarasının teki olduğundan içimde sakladığım ne varsa döktüm gitti."
Sayfa 198 - Pukka Yayınları, BaharKitabı okuyor
"Daha önce hiç ağlayan bir erkek de görmedim. Ozan yanımda ağladığı zaman, onun annesini yitirmiş olmasına üzüldüğüm için gözyaşı dökmüş değilim. Hiç annemi kaybetmedim, bu duyguyu bilemem. Ama onun annesini özlemesine çok içerledim. Çünkü ben de annemi özlüyordum. Onun varlığının hayatım için ne ifade ettiğini bilmeden; onu sadece en yalın haliyle özlüyorum. O yüzden Ozan'ı anladım onu anladığım zamansa gözyaşlarım kendiliğinden düşüverdi, engel olamadım."
Sayfa 197 - Pukka Yayınları, BaharKitabı okuyor
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.