Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Beyzanur

Sahi, Kimsin Sen?
Gözlerine bakıyorum ama rengini göremiyorum Bir önemi yok çünkü renklerin Gözlerine bakıyorum ve hissediyorum Gözlerinde kalbini mi görüyorum? Sahi, ne renk gözlerin? Ah, o tenin Esmer misin, beyaz mı?
Reklam
Bırakıp gitsem her şeyi, geçer mi benim yerime biri?
Masa da masaymış ha
Adam yaşama sevinci içinde Masaya anahtarı koydu Bakır kaseye çiçekleri koydu Sütünü, yumurtasını koydu Pencereden gelen ışığı koydu Bisiklet sesini, çıkrık sesini koydu Ekmeğin, havanın yumuşaklığını koydu Adam masaya Aklında olup bitenleri koydu Ne yapmak istiyodu hayatta İşte onu koydu Kimi seviyordu kimi sevmiyordu Adam masaya onları da koydu Üç kere üç dokuz ederdi Adam koydu masaya dokuzu Pencere yanındaydı gökyüzü yanında Uzandı masaya sonsuzu koydu Bir bira içmek istiyordu kaç gündür Masaya biranın dökülüşünü koydu Uykusunu koydu uykusuzluğunu koydu Tokluğunu açlığını koydu Masa da masaymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Adam ha babam koyuyordu
Edip Cansever
Edip Cansever

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu akşam kendimi çok çaresiz hissettim. Ne yapıcam bilemedim. Kendimi bıraksam hüngür hüngür ağlardım ama bırakamadım. Bırakmak istemedim. Kendimi uçsuz bucaksız bir kır bahçesinde bulundurmak istedim o an. Ya da arkadan şehrin sesinin geldiği deniz kıyısında. Belki de başka bir evrende. Ama hiçbiri yoktu. Biliyordum, sadece ufak düşlerden ibaretti hepsi. Kendimi kötü hissettiğim zamanlarda yalnız kalmayı tercih eden biriydim. Bu akşam öyle olmamıştı. Ona ihtiyacım olduğunu hissetmiştim. Ona yazmak, onunla konuşmak istemiştim. Yazdım. "Sesli konuşabilme şansımız var mı" dedim. Sonrasında aradım, konuştuk. Kendimi ciddi anlamda kötü hissediyordum çünkü bir olay yaşamıştım ve bu beni kötü etkilemişti. O an aklıma gelen ilk şey ise onunla konuşup az da olsa iyi hissedebilmek olduğuydu. Düşlerime kavuşamazdım ama ona ulaşabilirdim. Ve düşlerimden de iyisi, gerçekti. Vardı ve varlığı beni iyi hissettirmeye yetiyordu. İyi ki var.. 🤍
Before sunset
Her şey her zaman oluyor ve her anın içinde başka bir an var, her şey aynı anda oluyor. -Jesse
Reklam
Before sunset
Kimseyi kimsenin yerine koyamazsın. Kaybedilen kaybedilmiştir. ... Kimsenin yerine başkasını koyamazsın çünkü herkes, güzel ve özel ayrıntılardan oluşur. -Celine
Before sunset
Geçmişi yeniden yaşamak zorunda değilsen, hafıza harika bir şey. -Celine
Before sunset
Alamadığın için kızmadığın sürece, bir şeyler istemekte sorun yok. -Jesse
Uzun süredir boşluk hissi yoktu içimde. Bazı şeyleri arka plana atıp görmezden geliyordum. Bu ne kadar doğruydu, ben de bilmiyorum. Ama bazen yanlış da olsa kendimizi o an iyi hissetmek için ya da en azından bir şeyler hissedebilmek için elimizden geleni yaparız. Yanlış/doğru konusunda da kafam epeyce karışık. Ne doğru, ne yanlış? Buna kim karar veriyor? Bana yanlış gelen sana doğru, bana doğru gelen sana yanlış gelemez mi? Bütün bu olanlara kim karar veriyor? Bu düşüncelere kapılmak içimde ki oluşan o boşluğu daha da açık hale getiriyor. Artık arka plana da atamıyorum hiçbir şeyi. Elbette bu boşluk da dolacak. Elbette giden şeyler yerine yenileri gelecek. Belki bunlar daha iyi olacak belki daha kötü. Buna sanırım yaşarken karar vereceğim. Peki ya neyin iyi neyin kötü olduğuna kim karar veriyor? Yine bana iyi gelen sana kötü, bana kötü gelen sana iyi gelebilir. Sanırım tamamen bakış açısıyla alakalı bir durum. Bir durumun iyi/kötü, doğru/yanlış olduğu o duruma hangi açıdan baktığınla ilgili. Ama ne taraftan bakmam gerekiyor. Bilmiyorum. Hiçbir şeyi bilmiyor olmak, bilinmezlik içinde yaşıyor olduğumu bilmek...
Herkeste bir bıkkınlık, yorgunluk var. Kimse iyi değil. Yaşamak artık insanlara zor gelmeye başladı. Belki hep böyleydi ama bunu artık insanlar birbirine de yansıtmaya başladı. Belki eskiden de böyle şeyler yaşıyordu insanlar ama artık tüm insanlığı etkisine almış bit yorgunluk var. Sanki her şey yaşanmış, bitmiş de şimdi de asıl bitişi bekliyor gibiyiz. Gözlerimiz dolu, kalplerimiz ve zihinlerimiz yorgun. Yaşamaya dair umut bitmiş gibi. Umut denen şeyin ne olduğunu tanımlayamayacak kadar acizleştik. Belki hepimiz yaralı birer hastayız ve belki bu yaralarımızın merhemi var. Ama o merhem şu an ya elimizde değil ya da biz göremiyoruz. Belki de çocukların ulaşamayacağı bir yere koymuşlardır :) Ama artık büyüdük gibi. Hepimizin ulaşabileceği bir yerde olmalı o merhem. Ya da büyüdüysek biz ulaşmalıyız o merheme. Az önce şey demiştim ya hani "Umut denen şeyin ne olduğunu tanımlayamayacak kadar acizleştik." Sanırım umut o merhemin varlığına inanmak...
Reklam
Yürüyorum. Daha çok yürüyorum. Hiç durmaksızın, sanki duracak gibi olsam düşecekmişim gibi yürüyorum. Artık bacaklarıma nüfuz etmeye başlayan ağrıyla birlikte yürüyorum. Yanımdan insanlar geçiyor. Bazıları bakıyor bana, bazıları yokmuşum gibi direkt geçip gidiyorlar, bazılarıysa gözlerimin içine bakıyorlar sanki bir şey söylemek istiyorlarmış gibi. Ama hiçbirinden ses çıkmıyor. Sonra tam arkamdan bir ses duyuyorum. Aslında çok uzak gibi ama bir o kadar da yakın. "DÜŞECEKSİN". Duymazdan geliyor ve arkama bile bakmadan yürümeye devam ediyorum. Hayır diyorum kendime, düşmeyeceğim. Belki duracak olursam düşerim. Ama hayır, durmadan yürümem gerektiğinin bilincindeyim. Bacaklarımın ağrısı git gide artıyor. Belime kadar ulaşıyor ağrı. Tam ağrının verdiği hafif bir durma hissiyle yine arkadan, bu sefer daha uzak ama çok daha yakından bir ses "DÜŞECEKSİN". Hayır diyorum düşmeyeceğim. Ağrıyı önemsemeden adımlarımı büyük atmaya başlıyorum.
Ben dün ilk defa ölmek istedim. Ölümü bu kadar çok istememiştim hiçbir zaman. Keşke dedim keşke ölseydim de şu an bunu yaşıyor olmasaydım. Dün ölmek istedim, bugün de istiyorum. Belki yarın alışırım. İnsanoğlu nihayetinde, alışıyor. Neler hissediyor olduğumu anlatmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Sınırlı olan sonsuzluğa sahip bu yazınsal, sözel şeyleri oluşturan hiçbir kelime anlatamaz bu hisleri, yaşananları. Belki hayal kırıklığı deninebilir buna. Aslında çok şey anlatmak istiyorum. İçime doğru değil de tüm çığlıklarımı dışarıya doğru atmak istiyorum. Bağıra çağıra ağlamak istiyorum. Ben dün de ölmek istedim, bugün de ölmek istiyorum.