Havada aşkın moleküller halinde raks ettiğini hissettiğim o gün, nevruzun ayak seslerini, lisan-ı halleriyle haber veren o ilk kır çiçekleri gibi, sen de gönül bahçeme baharın müjdesini getirdin... Kalbim aritmik atışlarıyla o müjdeyi alkışladı gece-gündüz...
Düşünceler uzayıp gidiyor. Uzaktan bir yerlerden Teoman'ın sesi geliyor. "İiikiiiyabancııı/birlikte ama yalnııızz/likiiyabaancııı..." Bir damla düşüyor masanın üzerine. Fincandan değil, gözlerinden...
"Nasıl söylerim ona artık seni sevmiyorum diye? Bundan sonraki hayatımda seninle birlikte yaşamak istemiyorum diyebilir miyim? Beni deliler gibi seviyor oysa. Hakkım var mı onu yarı yolda bırakıp hicrana terk etmeye?"
"Yaralar kabuk bağlamışken neden deşeleyip yeniden kanattın?" dedim. Oysaki "gönül yarası" hâlâ derinlerdeydi. Kabuk bağlamak bir yana hâlâ için için kanamaktaydı.