Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Doğan Cüceloğlu
Kaliforniya' da Long Beach şehrindeki Eyalet Üniversitesi' nde öğretim üyesi olarak ders verirken, aynı sömestrde benim iki dersimi alan bir kız öğrencim dikkatimi çekmeye başlamıştı. Bu genç bayanın şu özelliklerinin farkına varmıştım: Her şeyden önce çok güzel bir kızdı; gözüm gayri ihtiyari ona gidiyordu. İkinci olarak çok iyi bir öğrenciydi;
#ÖlümKadınMeselesi #SerkanŞengül #trendyayınevi #50KişilikOkumaEtkinliği #OkudumBitti #KitapYorumum 📌 Öncellikle şunu demeliyim ki ben pek polisiye kitaplar okumam. Yazarımız Nurhan Işkının kitapları ile başlamıştım. Polisiye kitaplarını okumaya onun kitapları ile sevmeye başladım. Polisiye kitaplarını merak etmeye başladım. 📌 Yaşanan o kadar
Reklam
Kök salıp filizlendiğim toprağa yük olmanın ağırlığı var yüreğimde. Ve yine o toprak tarafından gömülmenin acısı...
Kaliforniya’da Long Beach şehrindeki Eyalet Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak ders verirken, aynı sömestrde benim iki dersimi alan bir kız öğrencim dikkatimi çekmeye başlamıştı. Bu genç bayanın şu özelliklerinin farkına varmıştım: Her şeyden önce çok güzel bir kızdı; gözüm gayri ihtiyari ona gidiyordu. İkinci olarak çok iyi bir öğrenciydi;
.... Türkiye’nin yeni bağımlılığı: TikTok Bir süredir mobil uygulama marketlerindeki listelerin ilk sıralarından düşmeyen bir uygulamanın yarattığı şaşkınlığı izliyoruz. Bu uygulama başka ülkelerde lise çağındaki gençlerin favorisiyken, Türkiye’de nedense alt-orta sınıf yetişkinlerin vazgeçilmezi hâline geldi. Evet, TikTok’tan
Sema Maraşlı'ya gelmiş içler acısı bir yazı..
Bir Havva diyor ki, Ben hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Diplomanın kutsandığı bu toplumda “kızının avukat ya da hakim olmasını isteyen”bir baba ile “kendisi gibi ev hanımı olmasını istemeyen” bir annenin kızıyım. Ancak dinimin kaidelerini öğrendikçe, şer’en mesuliyetimi, vazifemi idrak ettikçe bu zihniyet ile kadınlığım arasında
Reklam
elindeki kitabı bırakıp okumaya ne dersin?!
İYİ ya da kötü sebeple fark etmez, şaşırmak, şok olmak güzeldir. Beklenmedik bir haber, bir olay karşısındaki şaşkınlık sırasında yaşanabilecek mutlu, mutsuz tüm duygular normalde yaşadıklarımızın 400 kat daha fazlasıdır. Tırmandığı en yüksek noktaya diktiği bayrak ise gözyaşıdır. Büyük üzüntüler de sevinçler de o gözyaşlarıyla olgunlaşır, anlam
Yaşam baştan sona enteresan bir yolculuk. Küçük bir çocukken defalarca düşüyoruz, acıyoruz, dizlerimizden kanıyoruz. Ve sonra yavaş yavaş büyümeye başlıyoruz. Büyüdükçe “mükemmel” bir dünyanın, “mükemmel” bir insan olmanın hayalini kuruyoruz. Düşmelerimiz artık daha fazla canımızı acıtıyor, çünkü artık kendimizle ilgili yargılarımız var: “Nasıl düşerim? Nasıl böyle bir hata yapabilirim?” gibi sorgulamalara giriyoruz. “İnsanın kendine yaptığı kötülüğü kimse ona yapamaz.” Başkalarını kolaylıkla yargılama hakkını buluruz kendimizde, fakat bilmeyiz ki en büyük yargılarımız kendimize, en büyük derdimiz kendimizle. Yaşadıklarımız bazen o kadar ağır olur ki, içimize dönme cesaretini göstermek zorunda kalırız, çünkü nefessiz kalmışızdır. Başkaları bizi anlamıyorken, asıl kendimizi anlamadığımız gerçeğini idrak etmek kolay mıdır? Her zaman değil. Ancak üzerinde düşünmeye her zaman değer… “Öyle sırlar var ki; arar durursun ömrün boyunca. Gösterdiğin çaba ve liyakate göre bulduğunu zannedersin. Ne zaman ki aramaktan vazgeçersin, dalarsın dünya işlerine. İşte o vakit sana gelir, o tüm aradığın sırlar bir bir peşi sıra. İnsanlar buna mucize derler, sen ise saklarsın yüreğinde. Ne aradığını bilene, bir çiçeğin akşam vakti örtünüp Sabah güneşiyle yapraklarını olabildiğince açışı bile yeter. Ne zaman ki gölgen vazgeçmiştir peşinde olmaktan, Güneş olması gereken en yüksek noktadadır, Sırrın sır olmadığını anladığın vakit İşte Olman gereken en iyi durumdasındır
Dağıttığımız her şeyi yavaşça topluyoruz, uğruna duvarlarımızı yıktığımız insanları göndermemizin acısı yavaşça sakinliyor. Yıkıldığı yerden daha da sağlam örmeye başladık hepsini. Hiç yaşanmamış gibi ama ne yaşadığımızı asla unutmadan ilerliyoruz. Elini sıkı sıkıya tuttuğumuz dostlar yolumuza ışık, yolumuza yoldaş. Anısı olan her şeyin üzerine koca bir kalıp beton döktük. Çok mutlu değiliz belki ama olacağız. Bütün sıkıntıların ortasında çiçek açacağımız zamanlar gelecek. Her ne olursa olsun hayata devam edeceğiz. Öyle yada böyle geçecek ve geçtiğinde her şey dahada güzel olacak. Aciz yada ölü değiliz. Belki birazcık yaralı ama asla acziyet yok. Üzülmek yok. Niye böyle oldu sorgulaması yok. Dengesizlik yok. Hiçbir şey yok. Biz varız. Sakinlik var. Dürüstlüğe inanmak var. Affetmek var. Affedip görmezden gelmek var. Bir daha aynı yerden vurulmayacak olmanın özgüveni var. Çiçek açacak olmanın umudu var. Şevval 🌸 Doğukan var. Müzik var. Şarkılar var. Hepsinin üzerine bizi bekleyen cesur bir yaşam ve mis gibi bir kariyer var.
taziye evinde yaşanan tuhaflık
Eskiden biri vefat edince komşular ya da yakınları “acısı var bir de yemek ile uğraşmasın ev halkı” diye günlerce yemek taşırdı o eve. Taziye evi nedir anlamını o zaman daha iyi anlardık. Birlik olmak, bir arada olmak ,bir müddet ev halkına iyi gelirdi. İlk şoku yalnız atlatmasına izin verilmez, duruma alışana kadar da yakınları gider gelirlerdi.
248 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.