Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
BİR ŞEYLER EKSİK Ya sevgiye, ya da arzuya ,nesne olmak istiyoruz. ...arzuladığımıza ulaşmak, arzulandığımızda da ulaşılmak istemiyoruz. ''Sevmeyi becerecek kadar kendi benliğimizden feragat etmeyi bilmiyor, arzulamayı becerecek kadar da bilinmeyene ve tehlikeli olana yelken açmaya cesaret edemiyoruz.''
BİR ŞEYLER EKSİK ," Lacan aşk hakkında konuşurken "Aşk sahip olmadığınız (sizde olmayan) bir şeyi, onu sizden istemeyen birine vermektir/vermeye çalışmaktır, Acınası bir durum gibi görünüyor, değil mi? Ortada verilecek bir şey yok, ama zaten onu isteyen de yok. Ancak "aşk" gene de var. Çünkü o öteki her kimse, onun
Reklam
“Artık akmayan bu zaman başka türlü nasıl öldürülür? Bu bitmez tükenmez pazarlarda var olma acısı kendini tümüyle gösterir. Bazen bir şey içinde kendimizi unutmayı başarırız ama dünya içinde kendimize nasıl unutabiliriz? Bu olanaksızlık o acının tanımıdır. Bu acının yakaladığı kimse hiçbir zaman iyileşmeyecektir, evren tamamıyla değişse bile. Değişmesi gereken yüreğidir oysa yürek değişmez, onun özünde var olmanın tek bir anlamı vardır: Acısına gömülmek. Gündelik bir nirvanaya varma talimi onu geçersizliğin algısına yüceltene dek…”
İnsan dünyaya kazık çakmayacak, tükeniş pusuda, oldukça garip hayatının acısını çekmek zorunda kalacak. Çünkü uzun süre var olması ve sonunun iyi olması doğaya aykırı ve akıl almaz bir şey. Bu bakış açısı umut kırıcı, demek ki muhtemel.
Kendime yardım etme derdindeydim. Akıl sağlığı alanında çalışan çoğu kişi için de aynısının doğru olduğuna inanıyorum. Bu iş bizi çekiyor çünkü hasarlıyız; kendimizi iyileştirmek için psikoloji okuyoruz. Bunu itiraf etmeye hazır olup olmadığımızsa başka bir soru. . Her yerde çok fazla acı var ve biz, görmezden geliyoruz. Gerçekte hepimiz korkuyoruz. Birbirimizden ödümüz kopuyor. . Elbette bana sadık kalmayacaktı. Bekliyordum, kaçınılmaz bir durumdu. Asla ona layık olamazdım. Ben işe yaramazın, çirkinin, değersizin tekiydim; hiçbir şeydim. Benden sıkılması kaçınılmazdı. Onu hak etmiyordum, hiçbir şeyi hak etmiyordum. Böyle sürüp gitti, her dakika yeni bir korkunç düşünce indi beynime. . Davranışları öngörülemeyen, duygusal olarak yakınlaşamayan, sevgi ve iyilik göstermeyen birini mutlu etmeye, sevgisini kazanmaya çalışmak eski bir hikaye değil, Theo. Tanıdık gelmiyor mu? . kabullenmesi en zor şeylerden biri, en çok ihtiyacımız olduğu zaman sevilmemiş olduğumuzdur. Sevilmemiş olmanın acısı berbat bir histir. . Bir bebek annesinden nefret edemez, önce annesinin ondan nefret etmesi gerekir. . Terapinin amacı geçmişi düzeltmek değil, hastanın kendi geçmişiyle yüzleşmesini ve yasını tutmasını sağlamaktır. . Artık bunu görmüştüm. Hiçbir zaman güvende olmayacaktım. Hiç sevilmeyecektim. Bütün umutlarım yok olmuştu. Hayallerim dağılmıştı. Geriye hiçbir şey kalmamıştı. Babam haklıydı. Yaşamayı hak etmiyordum. Ben… bir hiçtim. Gabriel’in bana yaptığı buydu işte. Gerçek bu. Ben Gabriel’i öldürmedim. Gabriel beni öldürdü. Benim bütün yaptığım, tetiği çekmekti.
20yy Başlarında Orta Doğu'da Bir Babanın Kızına Bakış Açısı
Bu evlilikten rahatsızdı: Kızlarının evlenmesini istemediği için değil; çünkü her baba gibi, o da kızlarını sakınmak, korumak istiyordu. Ne var ki, evliliğin, onları koruyup kollamanın tek yolu olmamasını isterdi adam. Allahın, kızları evlilik gerektirmeyecek şekilde yaratmış olmasını veya kız çocuğa sahip olmamış olmayı diliyor olabilirdi içinden. ......... “Bana kız babası olmanın ne olduğunu mu soruyorsunuz? Kötülüğün karşısında savunmasız kalmak gibi bir şey!''
Sayfa 285Kitabı okudu
Reklam
Bırak kendini: rüyada yaşamaktan güzel ne var ki? Dilediğin insanları da yanına alırsın: dairedeki, mühendis olmak iste-yen memur gibi. Maceranı yaşa canım kardeşim. Bütün acılarını, senin gibi kahraman bir savaşçıya anlatmak istiyorlar. Birbirlerine anlatacak sözleri kalmamıştı. Seni milletvekili seçtiler oybirliğiyle. Onları temsil etme
Sayfa 320Kitabı okudu
insan dünyaya kazık kakmayacak, tükeniş pusuda, oldukça garip hayatının acısını çekmek zorunda kalacak. çünkü uzun süre var olması ve sonunun iyi olması doğaya aykırı ve akılalmaz bir şey. bu bakış açısı umut kırıcı, demek ki muhtemel.
kimi farkındadır bunların, var olmanın acısı m. silinip gitmenin korkusunu yaşar... kimi de uykudadır, uyanmak istemez... kimi düşünmeden yaşar, kimi de sorar, araştırır, bir çıkış yolu arar... arayanlardan kimi bulur, kimi bulamadan gider... ama aramaktır esas plan... baki olanı, kalıcı olanı, senin ebedi arzularını vermeye kudreti yeteni bulmaktır..
Tarım öncesi zamanlarda, avcı-toplayıcı alalarımızın ortala-ma ömrü 20-30 yıldı. Ortaçağda ve Geç Roma dönemi Avru-pasında da öyle. Ortalama ömrün 40 civarını bulması, ancak 1870'lerde gerçekleşebildi. Yaşam süresi 1915'te 50ye, 1930'da 60'a, 1955'te 70'e yükseldi; bugünse (erkekler için biraz daha kısa, kadınlar
Sayfa 18
Reklam
İnsan dünyaya kazık kakmayacak, tükeniş pusuda, oldukça garip hayatının acısını çekmek zorunda kalacak. Çünkü uzun süre var olması ve sonunun iyi olması doğaya aykırı ve akıl almak bir şey. Bu bakış açısı umut kırıcı, demek ki muhtemel.
İnsan dünyaya kazık kakmayacak, tükeniş pusuda, oldukça garip hayatının acısını çekmek zorunda kalacak. Çünkü uzun süre var olması ve sonunun iyi olması doğaya aykırı ve akıl almaz bir şey. Bu bakış açısı umut kırıcı, demek ki muhtemel.
Bütün bilgiler içinde en acısı olan kendini bilme, en az uğraştığımız bilgidir: sabahtan akşama yanılsamayı suçüstü yakalamanın, acımasızca her eylemin kökenine uzanmanın, hem de kendi mahkememizde dava üstüne dava kaybetmenin ne yararı var?"
Sayfa 41
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
_Şeytanla anlaşmak, yani Nevrotik kişinin kendi benliğinden vazgeçmesi, ruhunu satmasına karşılık gelmektedir. Psikiyatride bunu "kişinin kendine yabancılaşması" olarak adlandırıyoruz. Tıpkı bellek kaybı ve kişiliksizleşmede olduğu gibi kişi, kimlik duygusunu yitirmiş, kendine aidiyeti kalmamıştır. Sanki bir sis bulutu icindeymiş gibi
210 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.