SPOİLER
Biraz garip hissediyorum. Bu okuduğum belki yirminci kitabı ve Poirot'a veda etmek inanılmaz sarsıcıydı. Bir an sayfayı ilerletemedim. Hatta ölmemiştir ya bile dedim.
Yazarın Poirot ile son kitabı olduğunu biliyorum, zaten öldü. Ama ne bileyim. Öleceğini tahmin de etmiştim. Yine de!
Derin bir nefes.
Katili buldum bu defa. Sanırım bu ikinci kez oluyor Agatha'nın kitaplarında. Birisinde Miss Murple'ın anlattığı bir kitabıydı. Şimdi de bu.
Katilin direkt olarak kendisinin öldürdüğünü ya da azlettirdiğini zaten herkes anlamıştır. Norton'un aşırı şüpheli tavırları vardı. Sürekli Hasting'e onu şüphelendirecek şeyler ima edip duruyordu. Diğerleri hakkında olanları da romantik olaylara bağladım ki bu da doğruydu zaten. Sadece Barbaranın kendisini öldürdüğünü anlayamadım. Norton'un da o gece Poirot ile konuştuktan sonra kendisini öldürdüğünü düşünmüştüm ama adam pişkin pişkin asla pişmanlık duymayan caniymiş. Gerçi ben suçlarını itiraf etmektense kendisini öldürmeyi Kabul etmiştir diye düşünmüştüm ama... Neyse.
Poirot'ya böyle veda ettikten sonra kitapları çıkış sırasına göre okumadığım sevindim. Ona henüz elveda demeye hazır değilim açıkçası.
Ah, Poirot! Benim bıyıklı dedektif yoldaşım.
Ve Perde İndiAgatha Christie · Altın Kitaplar · 20191,771 okunma
Yaşamı aşama aşama yașayacaksınız ama mutlaka bir bütün olarak düşünün. Gün gelip de bu hayata veda etme zamanı geldiğinde, “ Yaşamımda kendim olarak var mıydım , gönlümce yaşadım mı? “ sorusuna nasıl yanıt verdiğiniz önemli…
Bütün yaşanmışlıklara helal ederek hakkımı,
Son kez gözlerim dolu dolu içerek sek acıyı,
Veda ederken bu şehre bir nisan sabahı,
Arkama dönsem görür müydüm bilmem,
Ruhuma revan olan varlığını...
İnsanın bu yeryüzünde yaşarken başına gelebilecek en büyük trajedi, kendilik bilgisine hiç ulaşamadan yaşayıp gitmesi, bu dünyaya cehaletiyle veda etmesidir.
Hevesleri, beklentileri, erteledikleri, kursağında kalmış kelimeleri, kaçırılmış bakışları, gizledikleri, bitirilmemiş mektupları, susuşları ve istemsiz veda edişleriyle tamamlanmamış bir cümledir insan...
...bunların dinî duyguları da kendilerine veda ederek çekip giderdi. Mevsimine göre giyilen elbiseye benzeyen bu dindarlık anlayışı beni her sene hayretten hayrete düşürürdü.
Bir bakışa bin mânâ gizlemiş siyah gözlerin
Hangi mânâda yerim var bilemiyorum
Dil alışkanlığın mıdır ‘canım’ diyen sözlerin
…‘Efendim’ demeye çekiniyorum
Aşk adına örneklerin hep Leyla’dan Şirin’den
Aşkımı görmedin mi sana şiirlerimden
Görüşürüz dediğin veda sahnelerinden
Bıktım, n’olur gitme diyemiyorum
Tek başına baharın müjdecisi, gülüsünKarda hazana inat güneş gibi gülüşün
Sesin Allah’tan emir bülbüllere: “Ötüşün!”
Şu ömrümün gülü ol diyemiyorum
Aşkına yar kılsın beni Allah! “Aşkına”
Gözlerim sürülsün sürme diye gözlerine
Saçlarında gezinen ellerin ben olayım
El gibi görme beni diyemiyorum
Sevgimin imasısın söze dökemediğim
Kalbimde iman gibi tek sermayem bildiğim
Uzatmadan konuyu söylemek istediğim
Hayatıma sebep ol diyemiyorum..
Kâzım Karabekir Paşa herkesin hayatından çıkarılacak bir ders olduğunu, bu nedenle gelişmiş toplumlarda olduğu gibi, herkesin hatıratını yazması gerektiğini belirtir. Bu düşünce ile küçüklüğünden kalp krizi sonucu hayata veda ettiği güne kadar yaşadıklarını kaleme almıştır. “Hayatım” isimli bu kitapta, daha Rüştiye sıralarında tutmaya başladığı günlüklerinin 1907 yılına kadar olan kısmını sonradan kitap haline getirmiştir. Bu kitapta okuyucu, Kâzım Karabekir Paşa’nın kişiliğini oluşturan aile geçmişini, çocukluk hikâyelerini, 1907 yılına kadar Osmanlı Devleti’nde olup bitenler karşısında düşündüklerini izleme imkânına kavuşabilmektedir.
Sultan Alparslan Önüne gelen kaleleri fethederek ilerliyordu. Kuşattıkları Berzem Kakesi'nin kumandanı olan Yusuf el-Harezmi bir hayli direnmiş, nihayetinde kaleyi teslim etmeye yanaşmıştı. Ancak kaynaklara göre önemli bir kabahati sebebiyle kendisine ölüm cezası verilmişti. Sultan Alparslan'ın huzuruna getirilen Harezmi, yere çakılan