"Onu aşk konusunda eğitemem, çünkü o konuda tümden tecrübesizim ama aşksızlık konusunda eğitebilirim onu, dünyada yalnızlıktan daha kötü şeyler olduğuna da inandırabilirim."
“En katı, en elle tutulur şeyler bile, en gerçek, en sevilen, en iyi tanınan şeyler bile duvarın üstüne düşmüş el gölgeleridir. Boş uzam ve ışık noktaları."
"Bir vakitler uçmayı bilmiş olan düşmüş yaratıklar olduğumuza inanır o. Der ki, içimizde bir ateş yanmaktadır ve bu ateş bizi her an eritebilir. Yoksa, birdenbire ortadan kaybolan onca insan nasıl açıklanabilir?"
"Aşkı uyandırmak olasıysa, engellemek de mümkün olmalı… Hiç de öyle değil, çünkü herkes aşka yatkındır. Uyandırmak kolaydır ama kendi kendine sona ermedikçe yok etmek imkansızdır."
“zamanın hiçbir anlamı yok bu yolculukta; uzamın, mekanın anlamı yok. tüm zamanlarda varolunabilir, her mekanda bulunulabilir. insan aklı tek bir günde okyanusları sığ havuzlara dönüştürebilir. doğduğu topraktan bir adım öteye gitmemiş kimi kişiler tüm dünyayı dolaşmışlardır. düz çizgi üstünde sürdürülen bir yolculuk değildir bu, bir ileri bir geri gider, takvim tanımaz, gövdenin kırışıklıklarını, buruşukluklarını görmez. benlik belli bir anda belli bir mekanda kıstırılamaz; ama kimi kez bir an ile bir mekanın kesiştiği bir noktada ve yalnızca orada, belki bir an için, benliğin bir kapıdan çıktığı görülebilir. ve anında yok olur.”
“ben bir gemiyle yola çıktım, ama kimileri yerlerinden hiç kımıldamadan da aynı kovalamacayı yaşıyorlar. birinin gözleri donuklaştı mı onu yitirmişsinizdir. gövdesi sanki ışık hızıyla dünyanın öte yanına uçmuşçasına uzaklaşmıştır sizden.”