Bence Türk Birliği, hatta İslâm Birliği demek Türk kültürünün, İslâm ilminin birliği demektir. Daha umumi bir deyişle Türklerin aydınlanması, medeniyet yolunda ilerlemesi demektir. Biz yabancı ülkeler fethetmek değil, yerli üniversiteler açmak istiyoruz. O suretle ki Berlin'de, Viyana'da, Zürih'te, Hollanda'da "Niebelungen" efsaneleri ne tesir bırakıyorsa, "Ergenekon", "Alparslan" masalları da Tebriz'de, Bakû'da, Kazan'da, Budapeşte'de, Türkistan'da, Sibirya'da o tesiri yapmalıdır. Bunun için Almanya, Avusturya'yı, doğu İsviçre'yi istilâ etmedi ve bu ülkeler hakkında da hiçbir hırs beslemedi. Amerika ve İngiltere aynı kültüre sahip oldukları hâlde birbirlerini mahva çalışmıyorlar. Türklerin milliyetperver bir zümresi istiyor ki, medeniyet âleminde nasıl bir Latin medeniyeti, bir Anglo-Sakson terbiyesi varsa, bu medeniyet ve terbiye nasıl cihanda bir refah âmili olmuşsa, bir Türk medeniyeti, Türk kültürü de er ya da geç Doğu'da, o suretle bir terakki vasıtası olsun. Bu gayeye bizi ulaştıracak Savunma Bakanlığımız değil Milli Eğitim Bakanlığımızdır...
Kasım 1918'de Alman monarşisinin yıkıldığı haberleri Rusya'ya ulaştığında, haberin nasıl bir coşku yaratmış olduğunu, o günlerin canlı tanığı Karl Radek şu ifadelerle dile getiriyor: Onbinlerce işçi, adeta sevinç ve coşkudan sarhoş olmuştu. Böyle bir şeye asla yeniden tanık olmadım. İşçiler ve Kızıl Ordu askerleri, akşam geç saatlere kadar şehrin bir ucundan diğerine coşku içinde dolaşıp durdular. Dünya devrimi başlamıştı. Halk kitleleri, onun çelik adımlarını işitiyordu. Yalıtılmışlığımız sona ermişti. Dünya devrimi beklentisi, gerçekleşmeyecekti. 1914 ile 1918 yılları arasında kalan zaman dilimi, Rusya'nın yanısıra, Avusturya Macaristan ve Almanya'da imparatorlukların çöküşüne tanık oldu. Aynı yıllarda, sadece Moskova ve Petrograd'ta değil, fakat Berlin, Viyana ve Budapeşte'de işçi konseyleri yönetimi kuruldu. İngiliz tarihinin en büyük işçi grevlerinden bazıları, İrlan- da'da iç savaş, Hindistan ve Çin'de ilk büyük ulusal kurtuluş savaşları, İtalya'da yaygın fabrika işgalleri, Barselona'da kimi zaman kanlı çatışmalara yol açmış işçi grevleri ve gösterileri o yıllarda yaşandı. Fakat, söz konusu dönem, Rusya dışında, kapitalist egemenliğin Avrupa'da kendini yeniden sağlama almasıyla son buldu.
Reklam
·
Not rated
Na Drini Cuprija - Drina Köprüsü
Yıl 1516. Aylardan Kasım. Osmanlı-Bosna Eyaleti`nde Hıristiyan çocukları ailelerinden zorla alan yeniçeriler, çocukları İstanbul`a götürmek üzere yola koyulurlar. *********** Ailelerinden koparılan çocuklardan biri, Şahinoğlu Köyü’nden 10 yasında, esmer bir çocuktur. Osmanlı, Bayıca adlı çocuğa Mehmet adını verir. Yıllar geçer ve o esmer çocuk
Drina Köprüsü
Drina Köprüsüİvo Andriç · Altın Kitaplar · 19635.6k okunma
Önde birileri bir yeniçerinin kellesini sırığının ucuna takmış sallıyordu. Oğul Sobieski ona niçin böyle yaptığını sorduğunda adam bunun Türkkenpopanz olduğunu, evlerde bulunmasının cinleri şeytanları ürküttüğünü söyleyiverdi. Joseph Viyana’daki hemen her çocuğun küçükken öğrendiği bu Türk Umacısı geleneğinin nerelere dayandığını gözleriyle görerek anlayıverdi. Viyana müzesinde sayısız Türk kafatası bulunmasını da izah ediyordu bu. Beç ahalisinin başta Hüseyin Paşa olmak üzere sayısız Türk şehidinin kafataslarını birer tılsım diye mezarlarından çıkarıp evlerinin duvarlarına asma âdeti yeni yeni başlayacak olmalıydı. Daha sonra Avrupa topraklarında Türklerin boşalttığı yerlerdeki camilerin hazirelerinde yatan ölülerin kafatasları da böyle böyle evlerin duvarlarına taşınacaktı. Savaşta ölen bir Türk’ün kafa derisi yüzülerek içi samanla doldurulup Türk umacı diye çocukları korkutmak yahut Türk kemiklerini muska gibi yakalarına, başlıklarına, uçkurlarına takmak… Hepsi bu âdetin azdırılmasıyla ortaya çıkmış olmalıydı. Avusturya tarihleri Karlstadt Kalesi inşa edilirken sur duvarına 900 Türk kafatası konulduğunu övünerek yazıyordu.
Sayfa 213 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
152 syf.
·
Not rated
·
Liked
#suçvekefaretinötesinde @mahiryesildal okuduğunda ilgimi çeken bir #kitaptavsiyesi #JeanAméry ya da değiştirmeden önceki ismiyle #Viyana doğumlu #hansmeyer ; annesi tarafından, babasının Birinci Dünya Savaşı'nda ölmesiyle Katolik olarak büyütülür. Avusturya'dan Fransa'ya ordan Belçika'ya geçen Meyer, Nürnberg Yasaları
Suç ve Kefaretin Ötesinde
Suç ve Kefaretin ÖtesindeJean Amery · Metis Yayınları · 201592 okunma
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Reklam
195 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
Tütüncü Çırağı
Tütüncü Çırağı
Kitap 1938 yıllarında Almanya’ya katılan Viyana da geçiyor.Bir tütüncü çırağı olarak işe başlayan Franz ın kendini tanıma yolculuğu diyebilirim.Kitap bittiğinde içimde buruk bir tat ,bir hüzün bıraktı .Kasabasından 17 yaşında ayrılan Franz , Nazilerin Avusturya da uyguladığı yahudi ayrımcılığına başlarda insanların çıldırdığı ve anlam veremediği bu ırkçı politikaya dostlarının maruz kalmasıyla ‘büyümesini’ konu aşıyor.Okunmasını tavsiye ederim
Tütüncü Çırağı
Tütüncü ÇırağıRobert Seethaler · Jaguar Kitap · 20211,170 okunma
Savaşın devamında Ikili Monarşi'nin ayakta kalmasını sağlayan yalnızca Alman askeri ve ekonomik yardımıydı. Durumun gittikçe vahimleşmesi Viyana'daki Alman büyükelçisinin. "Tanrı zavallı ülke mi bir daha Avusturya ile müttefik olacağı bir savaştan korusun," demesine neden oldu.
1. Dünya Savaşı'nda ilk çöken imparatorluk Rus İmparatorluğu'dur. Rusya savaşa Sırbistan'ın savunması için girmişti. Ancak pek çok Rus devlet adamının iştahını kabartan bir başka hedef daha vardı: İstanbul ve Çanakkale boğazlarını elinde bulundurmak. Boğazların kontrolüne sahip olmak, Karadeniz'e giriş ve çıkışları kontrol etmek demekti. Böyle bir kontrol Rusya için stratejik ve ekonomik açıdan çok büyük önem taşıyordu. Örneğin Rus-Japon Savaşı'nda (1904-1905) Boğazların Rus savaş gemilerine kapanması, Karadeniz donanmasını işlevsiz hale getirmişti. Kasım 1913'te Çarlık hükümeti, "Avrupa'da büyük bir savaş çıkması halinde" Rusya'nın İstanbul'u ve Boğazları almaya hazır olması gerektiği sonucuna varan bir gizli raporun bulgularını kabul etmişti. Ancak bunun uygulanmasını zorlaştıran iki neden vardı: Londra, Rusya'nun İstanbul ve Boğazlar'a yönelik girişimlerine kesin bir kararlılıkla karşı duruyordu. İkinci neden ise karşısında Almanya ve Avusturya orduları bulunduğu sürece Rusya'nın İstanbul'un üzerine karadan yürümesi mümkün değildi. Rus ordularının Genel Karargâhı'ndaki (Stavka) üst düzey görevliler, bu görevin başarılabilir bir görev olduğuna da pek inanmıyorlardı. Boğazlara hâkim olmak için Anadolu'nun bir bölümünün kontrol altına alınması zorunluydu. Çar Nikolay Nikolayeviç de Boğazlara yönelik harekâtı Viyana ve Berlin'i yenmekten uzaklaştıran zararlı bir harekât olarak görüyordu. Rusya ne Boğazları alabilir, ne de ellerinde tutabilirdi. Şubat 1917'de gerçekleştirilen ihtilal ile çarlık rejimine son verilmiştir.
Sayfa 183 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
720 syf.
9/10 puan verdi
Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa
Fransız tarihçi tarafından ele alınan bu eser Osmanlı devleti ve İslam topraklarına karşı yıllardır oluşmuş ön yargıları yıkıyor. Osmanlı Devleti’nin batıdan esinlendiği kadar batının da yani Avrupalı devletlerin Osmanlı’dan nasıl etkilendiklerini kaynaklarıyla bizlere aktarıyor. Osmanlı Devleti’nin ikinci Viyana bozgununa kadar ki oluşturduğu korku ve endişeyi kılabileceğini gösterdikten sonra Batı artık İslam’ı yenebileceğini düşünmeye başlamıştır. Zaten ondan sonra kutsal ittifak oluşmuş ve batılı devletler Osmanlı devletine karşı ittifak olarak savaşmaya ve geldikleri yere onları atmaya çabalamışlardır. Tabii ki bu istedikleri gibi kolay olmamış yıllarca sürmüştür. Bu süre zarfında Osmanlı devleti ile batılı devletlerden Venedik Avusturya ve Rusya gibi yerler ticaretlerini sürdürmüş gerektiğinde Fransa gibi askeri ittifak yapan Hristiyan devletler de olmuştur. Bu yönüyle bakıldığı zaman Osman ve batı dünyası kaynaşmıştır. Kitap hem ön yargıları yıkmak da hem de iki farklı kültürün nasıl kaynaştığını gözler önüne sermektedir. Bu yönüyle kesinlikle okumayanlar için bu kitabı tavsiye ederim.
Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa
Osmanlı İmparatorluğu ve AvrupaJean - François Solnon · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201948 okunma
Reklam
İkinci Viyana Kuşatması'nın hemen ardından gelen süreçte Osmanlılar ağır toprak kayıpları yaşadıysa da, bunun en önemli nedeni, karşısında aynı anda Avusturya, Lehistan, Papalık, Venedik ve Rusya gibi birçok Hıristiyan devletini bulmasıydı. Kısacası, Osmanlı lojistik hatlarının uzağında bulunup savunulması zor topraklarda alınan mağlubiyetlerin çok da abartılmaması lazım...
Sayfa 22 - Kronik
·
Not rated
Çöl Çiçeği #okudumbitti #ÇölÇiçeği , Waris Dirie ‘nin yaşam yolculuğunu samimi bir dille anlatan, derinden sarsan bir eser. Waris'in çocukluk günlerinden başlayarak, içinde büyüdüğü kültürün zorluklarıyla nasıl mücadele ettiğini ve kendi yolunu nasıl bulduğunu görmek gerçekten etkileyici. Kadınların sünnet edildiği bir toplumda doğmak,
Çöl Çiçeği
Çöl ÇiçeğiWaris Dirie · Bilge Kültür Sanat Yayınları · 20142,889 okunma
Dîroka kurda
Keşîşê Ermenî Ortodoks bi du mêrên Kurd re. Wêne li Stenbolê ji aliyê Pascal Sebah ve hatiye kişandin û li pêşangeha gerdûnî ya li Viyana, Avusturya, 1873 hatiye pêşandan. ... Ermeni Ortodoks papazı iki Kürt adamla birlikte. Fotoğraf, Pascal Sebah tarafından İstanbul'da çekilmiş ve 1873'te Avusturya'nın Viyana kentindeki evrensel sergide sergilenmiştir.
154 syf.
·
Not rated
Thomas Bernhard'in bilinç akışı tekniğiyle yazdigi Odun Kesmek isimli kitabı adeta bir edebî şölen. Bernard bu kitabında Avusturya sanat çevresini, bu cevrenin ikiyuzluluklerini, sahte sanatçı ortamlarını ve Viyana'nin boğucu atmosferini acımasızca ve şaşırtıcı bir biçimde eleştiriyor.Yazarın bu sert eleştirilerini otobiyografik beşlemesini okuyunca daha iyi anlıyorsunuz..Bernhard zor bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirmiş bir yazar. Bu yüzden eleştirilerini sert bir anlatımla yapiyor. Paragrafın olmadığı metinde cümle tekrarları yaparak, kitabının icinde bir uyum yaratmış Bernhard. Kitabın yarısina kadar berjer koltuğundan bu eleştirilerini okuyorsunuz. "Böyle düşündüm berjer koltukta "diye biten cumleler cok fazla. Kitap kısa ama okuması kolay bir metın değil. Genellikle Bernhard' in kitapları yoğun dikkat isteyerek okunması gereken kitaplardır. Bu yoğunluk Odun Kesmek kitabında biraz daha fazla.. Altını çizdiğim iste bu dediğim cümle cok fazla oldu. Benim gibi Thomas Bernhard'ıseviyorsanız mutlaka okumanızı tavsiye ederim
Odun Kesmek
Odun KesmekThomas Bernhard · Yapı Kredi Yayınları · 2018274 okunma
699 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.