Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

S.E.

S.E.
@xb_6783746
Ben yine de kendi hazlarımı insanoğlunun ittifakla verdiği hükümlerden önemsiz görmeyeceğim. Eğer bir şeyi sevmediysem sevmedim demektir, o kadar. (Martin Eden)
Anne-babalar, küçükken çocuklarının kulaklarına -iyi veya kötü- neleri fısıldadıklarına çok dikkat etsinler. Bazı şeyler ömür boyu zihinde kalıyor ve insanın bütün fikriyatını şekillendiriyor çünkü.
Reklam
Çıkmak istediğimiz bir yolda, bazen en yakınlarımız soru işaretleriyle doldurur önümüzü. Bazen herkese izah ederiz de derdimizi, en yakınımızdakilere edemeyiz. Birçok anne-baba, kendilerince haklı ve izah edilebilir sebeplerle, evlatlarının bazı tecrübeleri kazanmasına ve şahsiyetlerinin olgunlaşmasına engel oluyor bugün. Evlatlarsa çoğu defa ya onlarla savaşmayı ve kalplerini kırmayı tercih ediyor, ya da sorgusuz sualsiz boyun eğerek o korkulara teslim oluyor. Halbuki anne-babaların endişelerinin sebeplerini alçakgönüllülük ve şefkatle anlayıp, onların korkularını tatlı dille izale etmek ve gönüllerini hoş ederek dualarını alıp yola revan olmak mümkün. Bu konuda gösterilecek hiçbir gayret boşa gitmiyor.
İnsanlar ne diye böyle yapıyorlardı? Niçin bir bölümü iyi, bir bölümü kötüydü? Neden kimi insan mutlu, kimisi de mutsuzdu? Bazı insanlardan herkes korkarken, bazılarından niçin kimse korkmuyordu? Neden kimisinin çocuğu oluyor, kimisinin olmuyordu? Neden bazıları başkalarına aylık verdirmeyebiliyordu? En iyi insanlar aylığı en çok olanlar mıydı? Dedesinin aylığı az olduğu için mi herkes onu böyle gücendiriyordu? Ah, ne yapsa da dedesinin ücretini artırabilseydi? Kim bilir, o zaman Orozkul bile onu saymaya başlardı belki.
Sayfa 156

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çok geçmeden at kendisinden isteneni anladı, hafif bir rahvanla yürümeye başladı. Şimdi atın pofurdanmasından, nallarının yolda çıkardığı sesten başka bir şey işitilmiyordu. İnsan böyle bir atın üzerinde tek başına yola çıksa, giderken kendi kendine bir türkü mırıldansa herhalde çok hoş bir yolculuk olurdu. Yalnız yolculuk yapan insan gerçekleşmemiş düşlerini, geçip giden yıllarını, deli gönlün eski taşkınlıklarını anımsayıp neler neler mırıldanmazdı ki? Erişilmemiş nice istek insanın ruhunu tatlı bir kederle doldururdu. Oysa ne kederde bir çare vardı ne de geçmişi düşünmekte. Ruhun varlığını duyması, kendini tazelemesiydi bu.
Sayfa 103
İşte, oğlum, paranın sözünün geçtiği, tatlı sözün değerini yitirdiği yerde güzelliğin anlamı kalmaz.
Sayfa 73
Reklam
İnsan evinin değerini, baba toprağından çok uzakta, yalnız ve tek başına ancak yabancıların yardımına muhtaçken anlıyor.
Sayfa 282Kitabı okudu
...Şark'taki bir halk festivalini, yüksek eğitimli ülkelerimizdeki bir halk festivaline tercih ederim. Birincisi bana çok keyif verdi, çünkü insanlar bir bütün olarak çok hoş davranıyorlar. Burada olduğu gibi tezahürat yapıyorlar, itişip ka- kışıyorlar ama hiç sarhoş görmüyorsunuz ve çok ender ciddi kavgalar yaşanıyor. Aynı şekilde, en kaba adam bile karşı cinse karşı en ufak bir ahlaksızlığa izin vermiyor. Herhangi bir kızı tereddüt etmeden bu festivale götürürdüm, ancak bunu Viyana'da Brigitten Kilisesi Günü denilen yerde yapmaktan muhtemelen çekinirdim.
Sayfa 265Kitabı okudu
Evet, Tanrı'nın mabedi her yerdedir. Eserleri, her yerde en inançsız ruhun bile karşı koyamayacağı bir şeyi ilan eder; Tanrı'nın varlığını!
Sayfa 188Kitabı okudu
1842'de Kudüs'te Türklerin Hıristiyanlara Yönelik Tutumları
Fakat Türkler, dinleri ve gelenekleri konusunda ne kadar katılarsa, kendileri gibi dindar ve sofu olan Hıristiyanlara da o kadar saygılılar. Hıristiyanlar, kendileri için kutsal olan tüm yerlerde yoldan geçen Türkler tarafından en ufak bir alay ya da hakarete uğramadan, gönül rahatlığıyla ibadet edebiliyor. Hatta Türkler Hıristiyanlara saygı duyuyor, çünkü onlar da İsa'yı büyük bir peygamber ve kutsal Meryem'i de onun değerli annesi olarak onurlandırıyor, ona hürmet ediyorlar.
Sayfa 133Kitabı okudu
Çok şey konuşuldu ama çok az şey anlaşıldı.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Keşke konfor alışkanlığımızdan olabildiğince çabuk kurtulabilsek! O zaman seyahat etmek ne kadar kolay olurdu. Ancak rahatsızlıktan yılmamak ve şikâyet etmemek için insanın kendisiyle çok mücadele etmesi gerekiyor.
Sayfa 116Kitabı okudu
Ve bir kez daha bu kargaşada tek başıma, sadece Tanrı'ya ve imanıma dayanarak durdum. Hiçbir cana yakın, sempatik ruh bana gemide eşlik etmedi. Her şey yabancıydı; insanlar, dil, ülke iklim, gelenek ve görenekler... Her şey ama her şey yabancıydı! Fakat yıldızlara bakınca şöyle düşündüm:"Tanrı'ya inandığın sürece yalnız değilsin", ruhuma huzur doldu ve kısa süre sonra etrafımda olup biten her şey sessiz bir dinginlikte gözlemleyebildim.
Genel olarak, Müslüman erkeklerin karakterini gözlemlemek için birçok fırsatım oldu ve önyargılı insanların, düşüncelerin bize inandırmak istediğinden çok daha iyi ve dürüst olduklarını samimiyetle şahit oldum. Ticarette ve diğer işlerde bile, bir Türk'le iş yapmak; diğer milletlerle, hatta din kardeşlerimizle iş yapmaktan daha iyidir.
Şatafat ve savurganlık hâlâ bir adama mezara kadar eşlik etmek zorunda mı? Bazı geleneklerimizi, bazı dünyevi gösterişlerimizi artık bir kenara bırakmamız çok yerinde olurdu. Cenaze töreninin bu kadar basit olması gerektiğini söylemek istemiyorum; her zaman orta yol en iyisidir. Sade bir cenaze töreni, bu tür törenlerde sıkça rastlanan şatafat ve görkemden kesinlikle daha fazla sadakat uyandırır. Ah, insanların bakacak ve eleştirecek çok fazla şeyi var; kendileri için değerli bir tefekkür ya da merhum için Tanrı'ya içten bir dua bile gönderecek zamanları yok.
595 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.