İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu'da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu'da toprak
Karanın sabit ya da çok yavaş değişen görüntüsüne karşılık denizin her an değişen ya da değişmesi muhtemel görüntüsü insana hayatın ve kaderin gerçekliğini hissettirir.
Selahattin Özpalabıyıklar'ın bir giriş yazısıyla başlıyor 'Türkçe Bilenin İşi Rast Gider'. Şiirleriyle tanıdığımız Cemal Süreya'nın denemelerini derlemiş kendisi. Ne de güzel olmuş. Cemal Süreya'nın edebiyata olan aşkını şu sözlerle dile getiriyor : "Bana, Cemal Süreya'nın biyografisini tek cümleyle yaz deseler, şu cümleyle yetinirdim:
Yahya Kemal Beyatlı i seçmesi sadece şiirlerinde İstanbul’un birçok yeriyle ilgili şiirler yazması değil, onun düşünce tarzından ve sanata, mimariye, hayata, yeniliğe bakış açısından -eğer tabi hayatıyla ilgili ufak bir okuma da yapılırsa- da kaynaklı olduğunu görmüş, öğrenmiş oluyoruz.
Yahya Kemal'den Bugüne İstanbul kitabının adından da anlaşıldığı üzere İstanbul’un son yüzyılda nereden nereye geldiğine de şahitlik ediyorsunuz kitap boyunca.
Şehircilik, mimari bakışının yanı sıra geleneksel yorumlama üzerine düşünmek, öğrenmek isteyenler için tavsiye edilir.
Merkezinde özel ve özgün insanların bulunduğu bir semtte yaşamanın hayata ve ruha getirdiği engin duygusallık herhalde her türlü tartışmanın üstündedir.