Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İki ülke arasındaki ilişkilerin en iyi olduğu dönem, Atatürk ile Venizelos arasında 1930 yılında imzalanan 'İkamet, Ticaret ve Seyrisefanin Anlaşması' dönemdir. Bu anlaşmayla yüzyıllardır birbiriyle savaşan iki ulus, barış içinde yaşayacağını tesil ediyordu. Hatta 'Bir Türk-Yunan Federasyonu'nu düşünecek kadar ileri görüşlü iki lider Atatürk ve Venizelos'un Ege'de kurmak istedikleri 'minik' bir Ege topluluğu projesiydi.
Sayfa 227Kitabı okudu
1941 yılında Nazi etkisiyle Romanya'da da Yahudi aleyhtarı yasalar çıkarılmaya başlanınca bu ülkedeki Yahudiler, Filistin'e gitmenin yollarını aramaya başladı. Bu arayış içinde bulunan ve böylesi bir yolculuk için hiç müsait olmayan Struma gemisi, birçok yalan ve dolanla 12 Aralık 1941 günü Köstence'den 780 yolcusuyla yola çıktı.
Reklam
Avrupa'da Nazizmin etkisinin artması üzerine bazı Yahudiler, Türkiye'ye gelmek için Yahudi örgütleriyle işbirliğine geçti. Atatürk'ün dişçisi Sami Ginzburg'un girişimiyle bu durumdan haberdar edilen Mustafa Kemal, bazı bilimadamlarının ders vermek üzere Türkiye'ye gelmelerine yeşil ışık yaktı ve bu çerçevede birçok kişi Türkiye'ye yerleşti.
20 Kura Askerlik
İkinci Dünya Savaşı'nın başında alınan bir kararla Hicri 1312 ile 1332(Miladi 1895 ile 1915) arasında doğan gayrimüslümler askere çağrıldı. 27 Temmuz 1942 günü terhis edildi.
"Yunanistan'da da Türkiye'de de böyle. İç politikada sorunlar başladığında hemen bir neden bulunuyor ve bize yöneliyorlar (azınlıklar) Bizi bırakıp başka bir neden bulsunlar artık."
Sayfa 125Kitabı okudu
"Hayat zor, çok yaşamak çok şey görmek demektir. Çok yaşadık, çok gördük. Yaşamak hem güzel hem zor. Zor dünya...'
Reklam
"Dünyada başka yerler var ki oralarda çocuklar başlarını yastıklarına koymuşlar, hiçbir tehlike duygusuna kapılmadan huzur içinde uyuyorlar. Öyle bir ülkenin hasretini çekiyorum ben."
Hayat zor, çok yaşamak çok şey görmek demektir. Çok yaşadık, çok gördük. Yaşamak hem güzel hem zor...
Sayfa 83 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Geçenlerde bir müşteriyle konuşuyorduk. "Hayatım bir roman," dedi. "Sen kaç yaşındasın?" dedim. "20" dedi. "20 romansın," dedim, "Hayat bir kitapla, bir romanla bitmez." Her yılın, her yaşın heyecanları, bölümleri ayrı...
Sayfa 72 - Metis YayınlarıKitabı okudu
...Ermenicenin ileride kaybolabileceğini bilmiyordum. Bugün bu nedenle, lisanımı kaybetmiş olmam nedeniyle üzüntülüyüm...
Sayfa 66 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ben Bu Ülkede Olmanın Acısını Çektim...
O gün şöyle düşündüm: "Dünyada başka yerler de var ki oralarda çocuklar başlarını yastıklarına koymuşlar, hiçbir tehlike duygusuna kapılmadan huzur içinde uyuyorlar. Öyle bir ülkenin hasretini çekiyorum ben. Ben bu ülkede olmanın acısını çektim."
Sayfa 50 - Metis YayınlarıKitabı okudu
YAKIN TARİHİN ÖZETİ NİTELİĞİNDE ENFES HİKAYE
Üç arkadaş var. Bu üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar. Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni. Ama Ermeni olan aynı zamanda papaz. Sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar. Etrafta su yok. Bağların olgun zamanı. "iki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın" diye bir bağa giriyorlar. Bağın sahibi bir Türk ama onu görememişler. "Kaç paraysa veririz." diyerek yemeye başlamışlar. Bu sırada bağın sahibi gelmiş. Bakmış üç kişi üzümünü yiyor. Fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş. Birine bakmış, kıyafetinden Ermeni ve papaz olduğu belli. Diğerine bakmış, konuşmasından Kürt olduğunu anlamış. Üçüncüsü de Türk. Dönmüş ermeni'ye, "bak bu adam Türk, yesin malımı. Benim kanımdandır. Helali hoş olsun. Bu da Kürt'tür ama din kardeşimdir. Sen niye yiyorsun benim üzümü?" demiş. Bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen Türk ve Kürt'ün hoşuna gitmiş. Adam, papazı bir güzel dövmüş. Kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış. Bağ sahibi biraz sonra Kürt'e dönmüş. "Müslüman'sın da niye sahipsiz bağa giriyorsun. Bu adam benim kanimdan yediyse afiyet olsun, çünkü o Türk'tür,kardeşimdir," diyerek bir güzel onu da dövmüş ve yere uzatmış. Bu durum Türk'ün hoşuna gitmiş. Biraz sonra Türk'e dönmüş ve "tamam anladık Türk'sün, aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi?" diyerek Türk'e de vurmaya başlamış. Türk yumrukla yere yuvarlanınca Kürt'e dönmüş ve "biz" demiş "papazı dövdürmeyecektik".
Sarkis Çerkezyan'ın, Metis'in Siyah Beyaz serisinden çıkan "Hatırlıyorum" adlı kitapta anlattığı enfes hikaye..