İlkokul öğretmenim kitap okumamızı,özellikle de 100 temel eseri okumamızı, isterdi.Bir gün,bir öğrencinin yazın çok kitap okuduğunu söylemişti.Ama öğretmenim de dahil olmak üzere çevremdekilerin hiçbiri "Şu yazarı oku,şu kitabı oku" demedi.Bazıları sadece "Oku." dedi,bazıları ise "100 temel eseri oku." dedi.Peki 100 temel eserde var mıydı Rıfat Ilgaz,Yalvaç Ural,Muzaffer İzgü,Zeynep Cemali...Yoktu elbet. Sadece Dünya Edebiyatı vardı.
Ayrıca kitap okumaktan daha önemli olmalıydı onu nasıl okuduğumuz.Kimse söylemedi bunu bana.Nasıl okuduğumun bir önemi yoktu.Sadece okumalıydım.Her gün birkaç kitap okuyup kitap okuma rekoru bile kırabilirdim.Ama ne anlamı olacaktı ki kitaba nasıl yaklaşacağımı bilmeden veya hiçbir şey anlamadan okuyunca onlarca kitabı!
Belki kitap okumak veya okumamak da bir meseledir.Ama asıl mesele okumayı bilmektir,okuduğunu gerçekten anlayabilmektir.
Çocuğunun (Sali) geleceği için göçebe hayattan yerleşik hayata geçip İstanbul'a gelen bir aile ayakta kalabilmek için mücadele eder.Sali ise ailesine destek olmak için keman çalarak para kazanmaya başlar.Sali yine keman çaldığı bir gün klarnet çalan Gani ile tanışır.İki çocuk arkadaş olurlar.Acaba Sali ile Gani sonsuza kadar mutlu mu yaşayacaklar yoksa başlarına bir iş mi gelecek?
Yalvaç Ural bu kitabında öyküyü şiirselleştirmiş ve bu da öykünün daha etkileyici olmasını sağlamıştır.Ayrıca yazar bu kitabıyla ödül de almıştır.
Onlar vahşi değillerdi
Küçücük çadırlarda yaşar
Halı dokuyu resim yapar
Boncuktan kolyeler takar
Dans ederlerdi
Siz inanmayın
General Kastır'ın sözlerine
Tom Braks'lara, Teksas'lara
Tom Miks'lere
Uluslarını savundular onlar
Vahşi değillerdi