Normalde bu kitap hakkında bir şeyler yazmayı düşünmüyordum. Şuan neden yazdığımı da bilmiyorum.
Ben neden bu kitabı okudum, onu hiç bilmiyorum. Dili o kadar sadeydi ki Ursula K. Le Guin ablamız kitap yazdığını unutmuş. Kelimeler ile oynanmamış. Ki bir yazarın en büyük silahı kelimelerdir. Yeri gelir kelimeler bir büyüye dönüşür. Bu ablamız aklına geldikçe yazmış herhalde. Belki de çevirmenden kaynaklı bir sorundur bu fakat okurken küçük kuzenimin günlüğünü okuyor hissine kapıldım. Yanlışım varsa affedin lütfen.
Kitaptan bir on sayfa dışında pek beğendiğim bir şey olmadı. Buna rağmen epey sürükleyici. Fakat ben bir kitap okuyorsam o kitabın bana kattığı bir değer, bir mesajı olmalı. Bu kitabın mesajı ise "Birlikten kuvvet doğar." veya "Son pişmanlık neye yarar, her şeyin bedeli var." şeklinde uzar, gider.
Ha, toplumdaki rol (sınıf) değişimlerini, insanlar arasında birbirlerine önyargıyla yaklaşmaya sebep olan etmenlerin, kişide var olan gurur gibi duyguların insanı nasıl körelttiğini, toplumun önyargılarının kişiye ve kişilere nasıl mal olduğu gibi konuları; o anlattığım on, on beş sayfada güzelce anlatıyor. Fakat edebi anlamda pek de zevkten dört köşe olamadığım bir eserdi.