Kitabı fuarda alıp arkasını okuduğum ve büyülendiğim o günü hatırlıyorum. 6 yıl önceydi ve ben yaratıcıma, yaratılmış olmaya büyük bir öfke duyuyordum. Bu öfke kitabın arka kapağında kendimi bulmamın yegane kaynağıydı. O buhranın içerisinde okuma hevesimin yitip gitmesiyle unutulan Frankenstein yatıya kaldığım bir arkadaş buluşmasının sabahında yabancı bir kitaplıkta gülümsedi bana. Bunca zaman sonra ertelenmiş bir kavuşma gibiydi Frankenstein okumak benim için ve bir çeşit zaman yolculuğu, hayatımın en sefil yıllarına. Üstelik tek seferlik bir kavuşma da değildi bu bir süreliğine kaybettim onu ve dün elime geçirdiğim gibi bir solukta bitirdim. İçimdeki o öfkenin zaman sayesinde söndüğü ve yerini salt merak, tutku, aşk ve yaşama sevgisine bıraktığı bir zamanda okumuş olmaktan çok mutluyum. İçimde büyüttüğüm ve öldürdüğüm Frankenstein'ı kendi zihin evrenimde cennete çoktan yolladım. Ve bugün merhumu çok daha yakından tanımış olmanın neşesi ve kırgınlığını yaşıyorum. Benim için eşsiz bir deneyimdi. Böylesi bir kitabın böylesi genç yaşta yazılması, üstelik türününün ilk örneği olması... Tek kelimeyle: Büyüleyici!