"Ben Katolik geçirerek Vendee savaşını kazandım; Müslüman geçirerek Mısır'a yerleştim; papacı geçirerek İtalya'da yürekleri kazandım. Bir Yahudi yönetecek olsam, Süleyman'ın tapınağını yeniden inşa ederim." Yani demek istiyor ki bir halkın yerleşik inançlarını okşamak o halkın yaşadığı bölgede iktidarı ele geçirme manevrasının vazgeçilmez bir parçasıdır.
Ömer Seyfettin "O vakit anladım ki deminden benim hissiz dudaklarıma kalkan el, beyaz ve pâk tavşanın, sevimli oyuncağının sert ayağıyla acıyan şu küçük elceğiz acısını unutmak için sıcak bir busenin hararet-i davasını bekliyordu; muhterem, şefkatli, pür muhabbet bir busenin davayı manevisi..."
Bu cümlede küçük bir çocuğun elinin acıdığı ve acısı geçsin diye kahramanın elini öpmesini istemiş. Yani öpeyim de geçsin hesabı... Ama bu bugün de her yaş grubunda da görülmez mi? Birileri acımızdan öpünce canımızın yandığını unutmaz mıyız? Biraz da olsun iyileşmez miyiz?
Ömer Seyfettin "Sen gayesini idrat etmemiş bir cemiyetin evladısın! Hâkiki hayatın manasını bilmiyorsun! Her gafil gibi yalnız kendini düşünüyor, fâni nefsinin kıymetsiz menfaatinden başka bir şeyi aklına getirmiyorsun."
Yıllar öncesinden Ömer Seyfettin'in hikâyesinde yer alan bu söz, bugünün gençlerini de kapsamıyor mu?
Bu an dimağım, benim vücudumun haricinde başka bir mevcut, başka bir âlemdi. Fikirlerim haberim olmadan işliyordu. Dünkü devrin şahsiyet etrafına çektiği o demir ve ateş kale içine senelerce birikmiş emellerim artık serbestti! Hangi emelimi hakikate çevirecektim? Bu emeller bir değil, bin değil, belki yüz bindi... Bir fırtına bulutu gibi aklımdan programlar geçiyordu. Kendimde bu emellerin hepsini birden kuvveden fiile çıkaracak bir kuvvetin varlığını duyuyordum.
Eğitimle aktif olarak ilgilenmemek hepimiz için anlamsız ve tehlikelidir. Eğer yaşamak, mutlu olmak ve köklü ulusal sorunları çözmek zorundaysak eğitim alanına yönetim kuramıyla akıllı ve etkili katkılarda bulunmalıyız.