Emma geçmişi düşündü, iki erkeği birbiriyle kıyasladı ve başlangıçtan beri her zaman Mr. Knightley’yi ötekinden ölçülemeyecek kadar üstün saymış olduğunu anladı. Onun saygı ve yakınlığı her zaman kendisi için dünyanın en değerli şeyi olmuştu.
Sesi titremiyordu ama zihni allak bullaktı çünkü aynı anda hem kendi kendisini tanımış hem korkutucu bir tehlikeyle karşılaşmış hem de ani ve şaşırtıcı duyguların çalkantısına kapılmıştı.
George Knightley her zaman kadınlara karşı gösterişli nezaket jestleri yapmayan bir adamdı ama yaptığı zaman çok yaraşıyordu, çünkü o yaptığında bu gibi jestler bir vakar ve sadelik kazanıyordu.
Sanki Mr.Knightley’nin gözleri gerçeği onun gözlerinden kapmış ve içinden iyilik adına ne geçtiyse hepsini yakalayıp değerlendirmişti. Şimdi ona ışıyan, sıcak gözlerle bakıyordu.