Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getirece gi boşluk ve yalnızlık ile dolu. Belirsizlikler arasında belirleme ve çalıştığımız yaşam gibi. Sevgi isteği, kendi kendine yaşamı kanıtlama dileği kadar büyük.
512 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 23 days
"Yaşam, kaybetmeyi öğrenmektir."
Tüm hayatımız boyunca sayısız kez kaybederek öğreniriz. Örneğin canımız yanmadan neye dikkat etmeniz gerektiğini bilmeyiz, düşmeden dengede yürümeyi bilemeyiz kalbimiz kırılmadan doğru sevgi ve aşkı yaşayamayız, insanların varlığını kaybetmeden yeni insanlar tanıyamayız. Yani kaybetmek tecrübe ve deneyim kazanmamızı sağlar. Ahmet Ümit'in kaleme aldığı Kukla, 2002 yılında yayımlanmıştır. Dönemin çekişmeli sağ-sal çatışmaları, bir tarafta ülkücülerin bir tafta ise komünist olduğunu söyleyenlerin olduğu dönemden sonra yazılan eser Susurluk davasından ilham almıştır. Başkarakter eski gazeteci Adnan, hiç istemediği bir şekilde kendisini olayların ortasında bulur. Ardı ardına sıralanan cinayetler bir yerde son bulur ve heyecan zirveye çıkar. Akıcılığını asla kaybetmeyen, son elli sayfada elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir eser. Ahmet Ümit yine döktürmüş diyebiliriz. Bazı yerlerde çok ayrıntı olduğunu bilsem de yine de sıkmayan, aksiyon dolu bir eserdi. Okurken kendinizi film izliyor gibi hissediyorsunuz. Herkese okumasını tavsiye ederim.
Kukla
KuklaAhmet Ümit · Everest Yayınları · 20197.5k okunma
Reklam
Kendi rutinini yakalayan bir ilişkide güven duygusu güçlüdür. Kendini değersiz hissetme yoksunluk çekme cezalandırma söz konusu değildir. Her ne kadar yaşam şartları değişmiş olsa da, bir takım sorunlara sahne olsa da, sevgi ilişkisinde hiçbir taraf kendini "yok" hissetmez. Sorunlarından dolayı ilişkiye odaklanamayan kişinin ilgisizliğiyle, sorunu olmadığı halde ilgiyi keserek karşı tarafı cezalandıran kişinin yaşadığı deneyim aynı değildir.
256 syf.
·
Not rated
Erich Fromm’un “Sahip Olmak ya da Olmak” kitabı, modern dünyanın tüketim odaklı yaşam tarzını sorgulayan ve insanı içsel değerlerine yönlendiren derin bir felsefi eser. Fromm, sahip olma modunun bireyi sürekli daha fazlasını istemeye teşvik ederken, gerçek mutluluğu engellediğini savunuyor. Buna karşılık, olma modu ise insanın kendini deneyimler, sevgi ve ilişkiler aracılığıyla tanımlamasını öneriyor. Kitap, okuyucuyu kendi yaşamını sorgulamaya teşvik ediyor ve sahip olmanın getirdiği yüzeysellikten kurtulup daha anlamlı bir yaşam sürmeye çağırıyor. Fromm’un akıcı dili ve güçlü analizleri, kitabı hem düşündürücü hem de erişilebilir kılıyor. “Sahip Olmak ya da Olmak”, içsel huzur ve tatmin arayışında olan herkesin okuması gereken, ilham verici bir eser.
Sahip Olmak ya da Olmak
Sahip Olmak ya da OlmakErich Fromm · Say Yayınları · 20153,532 okunma
Çoğu kişi, pazarda saldırgan, rekabetçi, maksimal ölçüde başarılı olmak, herkes tarafından beğenilmek, aynı zamanda da sevecen, sevgi dolu ve bütünsel kişiliğe sahip biri olmak ister. Ya da toplumsal düzeyde, insanlar maddi üretim ve tüketimi en çoğa çıkaran, askeri ve siyasal gücü en üst noktada gerçekleştiren, ama aynı zamanda barışı, kültürü ve tinsel değerleri geliştiren bir toplum ister. Bu tür fikirler gerçekçi olmaktan uzaktır ve çoğu kez, bu karışımdaki "hoş" insansal özellikler, çirkin özellikleri örtmeye ya da gizlemeye hizmet ederler. Seçmenin, çeşitli yapılar arasında yapılacağı kabul edildiğinde ve hangi yapıların "gerçek olasılıklar" olduğu açıkça görüldüğünde, seçme güçlüğü büyük ölçüde azalır ve kişinin hangi değer yapısını yeğleyeceği konusunda pek büyük bir kuşku kalmaz. Değişik kişilik yapılarına sahip kişiler, kendi kişiliklerine seslenen farklı değer sistemlerine rağbet edeceklerdir. Yani, yaşam sever bir insan, canlı değerleri seçmeye karar verecek, ölüm sever insan, canlılıktan uzak değerleri seçmeyi yeğleyecektir. İkisinin ortası olanlar, açık bir seçme yapmaktan kaçınmaya çabalayacaklar ya da zaman içinde, kişilik yapılarındaki egemen güçlere uygun bir seçme yapacaklardır.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Eldeki nakdiniz ve krediniz ne olursa olsun, bir alışveriş merkezinde, sevgi ve dostluğu, aile hayatının zevklerini, sevdiklerinizle ilgilenmekten ya da sıkıntıdaki bir komşuya yardım etmekten gelen tatmini, iyi yapılan bir işten elde edilen özsaygıyı, hepimizde ortak olan “zanaatkârlık yeteneğini” tatmin etmeyi, iş arkadaşları ve ilişki kurduğunuz diğer insanların takdir, sempati ve saygısını bulamazsınız.
O “anda son iki yildır hayatımı yaşadığimı fark ettim harika seneydi sanki hiç bir yil o iki yil gibi değildi sevgi şevkat merhamet görmüştüm o iki yil yaşadıklarımızın çok anlamı vardı hiç bir şey o gibi değildi yaşanacak bir yaşam vardı ve tadına varılacak güneş batişları vardı.”
#yaşam
Yaşam bir düşten ibarettir, eğer sanatçıysak bizler, Sevgi ile yaratırız yaşamımızı ve düşümüz bir başyapıta dönüşür.
64 syf.
7/10 puan verdi
Nobel ödüllü Fransız yazar Annie Ernaux, "Bir Kadın" isimli altmış dört sayfalık eserinde, “Annem hakkında yazıyorum çünkü onu dünyaya getirme sırası sanırım bende,” diyerek okuyucuyu derinden etkileyen bir cümle kuruyor. Bu cümle, annesine duyduğu derin sevgi ve bağlılığı, aynı zamanda kaybının getirdiği hüznü yansıtıyor. Ernaux, annesinin ölümünden sonra 1986-1987 yılları arasında bu eseri kaleme alıyor. Kitapta annesinin hayatına dair anılarını, nasıl bir ortamda büyüdüğünü, duygularını ve gözlemlerini anlatıyor. Yazar, sadece annesinin kişisel hikayesini değil, aynı zamanda dönemin sosyal ve kültürel yapısını da ustalıkla okura sunuyor. Bu, okuyucuya o dönemin toplumunu ve insan ilişkilerini daha iyi anlama fırsatı veriyor. Annie Ernaux kelimeleri ustalıkla kullanarak esere şiirsel bir dokunuş katmış. Yazar, basit bir yaşam öyküsünü veya biyografiyi anlatmıyor; aksine, dilin estetiğini ve inceliklerini kullanarak okuyucuyu derinden etkileyen bir anlatı sunuyor. Bu da kitabı daha etkileyici ve unutulmaz kılıyor. Bu sayede, Ernaux’un annesinin hikayesi hem evrensel bir boyut kazanıyor hem de kişisel bir başyapıt haline geliyor.
Bir Kadın
Bir KadınAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20231,674 okunma
1,000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.